Türk Spor Hukukunda Teşvik Primi
Sanayi devrimine kadar bireylerin eğlenmek, kendilerine kalan boş vakitlerini değerlendirmek amacıyla spor faaliyetleri yapmış oldukları görülmektedir. Sanayi Devrimi ve makineleşmeyle bağlı olarak insanların yaptığı işler makinelerin görevi olmuştur. Dolayısıyla bireyler daha fazla boş zaman sahibi olmuştur. Daha fazla boş zamanın olması demek, bireylerin kendilerini daha çok spora vermeleri demektir. Sanayi Devrimi ile sporun hobi amacından uzaklaşıp profesyonelleşmesi, günümüzde de basınıyla, uluslararası spor örgütleriyle, her spor dalına ait federasyonlarıyla başlı başına bir sektör haline almış, bu alana özgü hukuk kurallarına ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
Şike ve Teşvik Primi
Türk hukukunda Anayasa ve sair kanunlar tarafından dolaylı yoldan hak olarak kabul edilen spor hakkının korunması, hukuk düzeninde önem arz eden bir konudur. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun 23.maddesi Kişiliğin Korunması başlıklı maddeyle dolaylı olarak kişinin spor hakkını kanuna ve ahlaka aykırı olarak sınırlandıramayacağını öngörmüştür. Bu noktada kişinin spor hakkının sınırlandırılması konusunda karşımıza Şike ve Teşvik Primi kavramları çıkmaktadır.
TBMM Sporda Şiddet, Şike ve Haksız Rekabet İddialarını Araştırma Komisyonu, şike kavramını Danışıklı yarışma yapma diyebileceğimiz şike, sporcuların, spor kulüplerinin yöneticilerinin veya diğer mensuplarının belli bir ekonomik menfaat karşılığı ya da başka güdüler ile anlaşarak, müsabakayı önceden belirledikleri sonuca uygun olarak tamamlamaları halidir şeklinde tanımlamaktadır. Şikeden anlaşılması gereken husus, doğrudan kulüple veya sporcularla yapılan gizli anlaşmalar sonucu para veya başkaca maddi menfaat elde etmeye yönelik olarak anlaşma konusu spor müsabakasında karşı takımın kazanmasına yönelik veya kazanılma ihtimalinin yüksek olduğu müsabakanın berabere bırakılması durumudur. Şikenin varlığının tespiti her ne kadar zor olsa da tespiti halinde verilecek cezalar sair mevzuatlarla düzenleme altına alınmıştır.
Teşvik Primi ise TBMM Sporda Şiddet, Şike ve Haksız Rekabet İddialarını Araştırma Komisyonu raporunda bir kişi ya da kuruluşun, neticesinde kendisinin ya da taraftarı olduğu kulübün doğrudan etkilendiği bir müsabakada, kendi lehine sonuç doğuracak tarafa veya mensuplarına maddi menfaat vaat etmesi veya sunmasıdır şeklinde tanımlanmaktadır. Teşvik primi, şikeden farklı olarak bir kulübün diğer kulüp oyuncularına, yapacakları müsabaka sonucunda kendileri lehine sonuç almalarını taahhüt ettikleri bir ilişki olarak karşımıza çıkar. Teşvik primi kurumu Türkiye’de ortaya çıkmadığı gibi sadece Türkiye sınırları içerisinde de işlerlik göstermemektedir. Sporun gelir getirici bir sektör olarak dünyaya yayıldığı göz önüne alınırsa dünya üzerindeki her ülkede mevcut olduğunun söylenmesi hatalı olmaz.
Teşvik primi, sair mevzuatlarla düzenleme altına alınmış olup şike gibi suç olarak sayılmıştır. Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Disiplin Talimatında Müsabaka Sonucunu Etkileme başlığı altında yer alan 56. Madde uyarınca müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek yasaktır. Teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır şeklinde bir düzenleme, 2009 yılında yapılan bir değişiklikle öngörülmüştür.
Ayrıca 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’un 11.maddesi, şike ve teşvik primini suç olarak düzenlemiştir.
Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır. Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun m.11
Tespitin oldukça güç olması yaşanan teşvik primi ve şike vakalarını daha çok iddia seviyesinde bırakmaktadır. Örneğin 13 Mayıs 2001 Galatasaray ile Ankaragücü arasında oynanan müsabaka sonucu maçı 2-1 kazanan Ankaragücü’ne Fenerbahçe tarafından teşvik primi ödendiği, Galatasaray’ın teşvik primi yüzünden şampiyonluğu kaybettiği söylenmektedir. Cafer Aydın’ın bu olay hakkında bir spor programında demeç verdiği bilinmektedir. Ancak iddiaların genel anlamıyla sonuçsuz kalması, örnek yaptırımların olmadığını düşündürmemelidir. Sözgelimi 1963-1964 sezonunda ligi sonuncu olarak bitiren Kasımpaşalı futbolcular, İzmir’de oynadıkları Karşıyaka-Kasımpaşa maçında, Karşıyakalılardan para aldıklarını ve maçı 4-0 kaybederek İzmir takımını küme düşmekten kurtardıklarını açıklamışlardır. Bunun üzerine, Futbol Federasyonu Karşıyaka’nın küme düşürülmesine karar vermiştir. Bu ve benzeri olaylarda somut delillerin varlığı halinde Türkiye Futbol Federasyonu’nun, teşvik primi veren ve teşvik primi alan takıma karşı ayrıca Futbol Disiplin Talimatı’nın 56.maddesi uyarınca cezalandırma yoluna gittiği görülmektedir.
Milli Takımlara Teşvik Primi
Kanunun 11.maddesinde şike ve teşvik priminin suç olarak düzenlendiği, ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin düzenleme altına alındığı görülmektedir. Altıncı fıkra, teşvik primi bakımından iki bentlik hafifletici sebep öngörmüştür. Bu sebeplerden birincisi ve belki de en önemlisi milli takımlara veya milli sporculara yapılan teşvik primi ödemeleri veya vaadinde cezalandırmaya gidilmeyeceğidir. Hiç kuşkusuz bu düzenlemenin yapılmasında milli duyguların varlığından söz etmek hatalı olmaz. Zira Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nda işbu fıkra şu şekilde gerekçelendirilmiştir: Altıncı fıkrada, milli takımların veya milli sporcuların başarılı olmasını ve spor kulüpleri tarafından kendi takım oyuncularına veya teknik heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla prim verilmesi veya prim vaadinde bulunulması halinde teşvik primi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. İkinci bentte teşvik priminin taraflarının gayet açık bir şekilde düzenlendiği görülmekle birlikte ilk bentte cezalandırmanın kimin prim vermesi halinde ortadan kalkacağı net bir düzenlemeye tabi tutulmamıştır. Yapılan bu düzenlemenin net olmaması, kafa karışıklığına sebebiyet vermekle birlikte uygulamada teşvik primini durdurmaya yönelik bir fonksiyon teşkil etmemektedir.
Ayrıca Futbol Disiplin Talimatının 14.maddesinin III. fıkrası uyarınca müsabaka sonucunu etkileme şeklindeki disiplin ihlallerinin soruşturması zamanaşımına tabi tutulmamaktadır. Zira teşvik primi ve şikenin tespiti için uzun bir zaman dilimi gerekmektedir.
Teşvik Primi ve Doktrin
Hakkında pek çok kanuni düzenleme bulunsa da teşvik primi öğretide oldukça tartışmalı bir kavram olup bir grup görüşe göre hukuka uygunken bir görüşe göre de hukuka aykırıdır. Teşvik primini hukuka uygun olarak grubun argümanları, müsabakaya kazanmak için çıkan takımlara fazladan kazandırılan paranın bir nevi motivasyon kaynağı olmasıdır. Neticede sahaya kazanmak için çıkan takımın kazanması sonucu suçlanması sporun özüne ve ruhuna aykırı bir durum oluşturur.
Teşvik primine yönelik aleyhte görüş belirtenlerin argümanları temel olarak teşvik primi kelime grubunun kelimelerinin anlamlarının ayrı ayrı incelenmeleri ile ortaya çıkardığı anlam üzerine yoğunlaşır. Zira teşvik primi, bu noktada taraftarları aldatma, ihanete uğratma şeklinde algılanmaktadır. Kelimenin terminolojik kökeni dışında teşvik priminin ahlaka aykırılığı da sık sık gündeme gelmektedir. Bu menfaatin aleyhte görüş belirteler tarafından haksız kazanç olarak görüldüğü de unutulmamalıdır.
Sonuç Olarak
Profesyonel spor ve sporculuğun gelişmesine bağlı olarak şike ve teşvik primi iddialarının spor kamuoyunu meşgul etmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Bu noktada iddiaların titizlikle araştırılması ve çözüm üretilmesi amacıyla TBMM bünyesinde Sporda Şiddet, Şike ve Haksız Rekabet İddialarını Araştırma Komisyonu kurularak Türk sporunun belli başlı sorunlarına çözüm önerileri üretilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Her ne kadar kanuni altyapısı oluşmuş olsa da teşvik primi, Türk sporunun bir gerçeği ve kanayan yarasıdır. İspatının zor olması sebebiyle sair mevzuatlarda caydırıcı cezalar öngörülmesi bu sorun için kalıcı bir çözüm oluşturmamaktadır.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
- Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları
- Coronavirüs’ün Futbolcu Sözleşmelerine Etkisi
- Silahlı Çatışmalar Hukuku Bağlamında İnsan Hakları
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir:
Gülden Duran (2021) Türk Spor Hukukunda Teşvik Primi, hukukcukafasi.com/turk-spor-hukukunda-tesvik-primi, (Erişim Tarihi: …).
TBMM Sporda Şiddet, Şike ve Haksız Rekabet İddialarını Araştırma Komisyonu 10/63, 113, 138, 179, 228 Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyon Raporu s. 91 – 110
5.Y.Y 23.Dönem S. Sayısı: 646 Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/990)
Gülden Duran
Gülden Duran (Tümünü gör)
- Türk Spor Hukukunda Teşvik Primi - 8 Nisan 2021
- Silahlı Çatışmalar Hukuku Bağlamında İnsan Hakları - 31 Mayıs 2020
1 Yorum
[…] Türk Spor Hukukunda Teşvik Primi […]