Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları
Uluslararası Antlaşma, ilk olarak devletlerin ekonomik, ticari, siyasi, idari, hukuki ve teknik ilişkilerini düzenleyen, bunun yanı sıra etki ve fiil alanı küreselleşen suç (örn. sınıraşan suçlar; insan ticareti, göçmen kaçakçılığı…) ve eylemler konusunda iş birliği ve koordinasyon sağlayan, çeşitli konularda devletlerin hareket ve davranışlarının sınırlarını çizen yazılı belgedir. Taraf devletlerin iç hukukunda belirlenen yöntemlerle kabul edilir, onaylanır ve yürürlüğe konur.
Uluslararası Antlaşmaların Uygulanması
Uluslararası antlaşmalar, uluslararası hukukun başlıca kaynaklarından birini oluşturur. Devletler egemen yapısı dolayısıyla iş ve eylemlerini istediği yönde ve uluslararası yükümlülükleri oranında belirleme serbestisine sahiptir. Bu nedenle iç hukukta olduğu gibi uluslararası hukuk kurallarının uygulanmasını sağlayacak ve bu kuralların uygulanmasının denetim mekanizması (iç hukukta devlet otoritesi) görevini üstlenecek devletlerüstü bir otorite kurulamamıştır. Temel sebep, merkezi bir otoritenin ve yasaların oluşturduğu diğer hukuki kurumların yokluğudur. Yani devleti herhangi bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlamak için iç hukuktaki gibi müeyyidelerin uygulanması olanağı yoktur.
Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler üst otorite görevinini üstlenmiş gibi görünse de devletlerin bu örgütlere üye olma ve uluslararası antlaşmalara taraf olma iradesi devletlerin rızasına dayandığından herhangi bir kurumsal zorlama unsururundan, dolayısıyla bir otoriteden bahsedilemez. Ancak uluslararası örgütler bazı oluşumlar aracılığıyla üye ve taraf devletleri denetleyebilmekte ve bu oluşumlar çalışmalarıyla devletler üzerinde diplomatik ve siyasi bir baskı kurabilmektedir. Örneğin uluslararası antlaşmaların iç hukukta yürürlüğe girmesi için gerekli işlemlerden birisi olmamakla birlikte Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan tescil ve yayın kurumu, antlaşmaların uygulanmasının sağlanması açısından önemli bir aşamayı oluşturmaktadır. İleride taraf devletler arasında antlaşma hükümleri bakımından çıkacak uyuşmazlıkların Birleşmiş Milletler’in organları ve Uluslararası Adalet Divanı önüne getirilebilmesi için söz konusu antlaşmanın Birleşmiş Milletler’e kayıt ettirilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan uluslararası antlaşmaların uluslararası alanda kabul görmesi açısından antlaşmanın B.M’ye tescili önem taşır. Bu gibi uygulamalar Uluslararası örgütlerin devletler üzerinde hukuki ve diplomatik gücünü pekiştirmek için kullandığı araçlarındandır.
Devletlerin Uluslararası Antlaşmalara Uygun Davranma Yükümlülüğü
Uluslararası antlaşmalara taraf devletlerin saygı göstermesi zounluluğu bir uluslararası genel hukuk prensibi ve teamül hukuku kuralı olan ahde vefa kuralının (pacta sunt servanda) bir sonucudur. Bu kural, devletlere taraf oldukları antlaşmalara uygun davranma sorumluluğunu yükler, devletlerin antlaşmayla bağlı olma iradesi göstermesini zorunlu kılar.
Uluslararası antlaşmalar, ulusal hukuk düzenlemelerine dair belirgin hükümler öngörebilmekte, hatta belirli iç hukuk kontrol mercileri yaratmakta, bu kurumların görev ve sorumluluk alanlarını da belirleyebilmektedir. Bu nedenle, uluslararası antlaşmalara uygunluk denetiminin önemi daha da artmaktadır. Genel olarak, yargısal ve yargısal olmayan denetim olarak ikiye ayrılan uluslararası antlaşmaların denetim mekanizmaları, son yıllarda, özellikle, ikinci kategoride yer alanlar yönünden önemli gelişmeler göstermektedir. Yargısal denetim dışı kalan bu kontrol yollarının, yargısal denetimle olan ilişkileri gelişmekte ve doğrudan/dolaylı etkileri giderek artmaktadır.
Uluslararası antlaşmalarla ilgili olarak muhtemel sorunlardan birisi de, uluslararası antlaşmalara aykırı davranılması veya uyulmaması durumlarında, devletleri bu antlaşmaya uygun davranmaya zorlayacak mekanizmanın ne olacağıdır. Dolayısıyla devletler, yükümlülüklerini yerine getirmedikleri zaman daha ağır koşullarla karşılaşacaklarını hissetmelidirler.
İç hukuk düzenlerinde hukuk kurallarına uyulmadığı takdirde yasalarla belirlenen yaptırımlar yine yasalarla belirlenen yöntemlerle uygulanmaktadır; ancak uluslararası hukuk düzeninin yapısı ve yaptırım uygulayacak devlet benzeri bir örgütlenmeye sahip olmaması itibariyle, uluslararası hukukta tek bir otorite tarafından yaptırım uygulanması sık karşılaşılan bir yol değildir. Bu nedenle uluslararası hukukta, çeşitli baskı yöntemleri ya da kuvvet kullanılması veya cezalandırma yoluyla devletlerin yükümlülüklerine uymasının sağlanması veya kurala aykırı davranan devletin karşı tarafa verdiği zararın etkilerini ortadan kaldırmak için durumu düzeltecek önlemler alması ya da zararı gidermesi (uluslararası sorumluluk) şeklinde iki yöntemle karşılaşmaktayız.
Uluslararası Hukuk ve Denetim Usulleri
Uluslararası Hukuk ve Denetim Usulleri bakımından başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi olmak üzere uluslararası örgütlerin bünyelerinde insan haklarının korunması; işkencenin, ırkçılığın, işgücü sömürüsünün gibi insan haklarına aykırı uygulamaların önlenmesi amacıyla çeşitli komiteler ve komisyonlar kurulmuştur. Uluslararası antlaşmalardan kaynaklanmasından ve uluslararası antlaşmaların denetim mekanizmaları niteliği taşıdığından dolayı bu makalede Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eyleme İlişkin Uzmanlar Grubu (GRETA) incelenecektir.
Devletlerararası ilişkiler arttıkça ve çeşitlendikçe uluslararası antlaşma kavramı; uluslararası antlaşmalar arttıkça ve çeşitlendikçe devletlerin uluslararası antlaşmalara uyup uymadıkları, iç hukuklarında gerekli düzenlemeleri yapıp yapmadıkları, suçlulara gerekli yaptırımları uygulayıp uygulamadıkları gibi olguların denetlenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Taraf devletler, mahkemeler aracılığıyla yargısal olarak; uluslararası örgütlerin alt kollarıyla da yargısal olmayan, diplomatik ve siyasi, olarak denetime tabi tutulur. Yargısal denetim dışında kalan Uluslararası denetim mekanizmalarından ikisi GRETA ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseridir.
Yargısal denetim sayılmayan bu kontrol yollarının uluslararası yargı denetimi üzerindeki çeşitli etkileri olduğu görülmekte ve bu etkinin artmasıyla uluslararası denetim mekanizmalarının bu iki kolu arasındaki ilişki giderek gelişmektedir.
A. GRETA
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, terörizm ve dini/siyasi temelli bölgesel savaşların arttığı günümüzde insan haklarının önemi giderek artmaktadır. Ekonomik kaygılarla ülkesini terk eden insan sayısı artış gösterdikçe konusu insan olan suçların işlenmesinin yaygınlaşması, bu suçların işlenmesinin önüne geçilmesi için uluslararası işbirliğini gerekli kılmıştır. Avrupa İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi ve bu sözleşmeyle kurulan GRETA bu konuda atılan önemli adımlardır.
GRETA, İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi ile kurulmuştur. Sözleşmenin izleme mekanizmasına ayrılan VII bölümünde, Sözleşmenin kontrolünün insan hakları alanında uzman bir grup tarafından yapılacağı öngörülmüştür. Sözleşme’nin 36. maddesi gereği, en az 10 en çok 15 kişiden oluşacak İnsan Ticaretine Karşı Mücadele Üzerine Uzman Grubu (GRETA), anılan sözleşmenin taraf devletler tarafından hayata geçirilmesini ve uygulanmasını denetlemekle görevlendirilmiştir. Kadın ve erkek üye sayısında sayısal bir dengenin gözetildiği, coğrafik yönden eşit dağılımın üye seçiminde dikkate alındığı, çok disiplinli alanlarda uzman olan kişilerden oluşan grupta her üye, bağımsızlık ve tarafsızlığın bir gereği olarak, vatandaşı olduğu devlete bağlı olarak değil, kişisel olarak yer alır.
Sözleşme’nin etkin olması amacı doğrultusunda ve bahsi geçen suçun evrensel niteliği göz önünde bulundurulduğunda, insan ticareti ile mücadele stratejisinin, suçun önlenmesi, mağdurların tespit edilmesi, mağdur haklarının korunması ve insan tacirlerinin yargılanmasını içeren koordineli ve çok disiplinli bir yaklaşımın benimsemesi gerekir. Sözleşme ayrıca mağdur haklarını korumak ve teşvik etmek için de bir dizi önlem sunmaktadır.
GRETA’nın görevi, Sözleşme’nin, Taraflar tarafından uygulanışını turlara bölünmüş bir prosedür izleyerek değerlendirmektir. Her bir turun başında, GRETA, izlenecek hükümleri bağımsız bir şekilde tanımlar ve GRETA’nın 2. toplantısında (16-19 Haziran 2009) kabul edilen Sözleşme’nin uygulanmasına ilişkin değerlendirme prosedürü kuralları doğrultusunda, değerlendirmeyi gerçekleştirmenin en uygun yollarını belirler.
Sözleşme’nin denetimi, GRETA tarafından, evrelere bölünmüş dönemsel değerlendirme raporları üzerinden yapılmaktadır. Her dönem başında hangi hükümlerin izleme prosedürüne tabi olacağını GRETA bağımsız bir biçimde belirler. Değerlendirme prosedüründe kullanacağı araçları da yine kendi belirler. Taraflara yöneltilecek soru listeleri, açıklama yazıları talebi vb. kullandığı yöntemlerden birkaçıdır.
GRETA, ayıca, sivil toplum kuruluşlarının ulusal düzeydeki gözlem, inceleme ve raporlarından da yararlanır. GRETA kesin raporlarını yayınlamadan önce bir tasarı rapor hazırlar ve ilgili devletin dikkat ve görüşüne sunar. Ülke raporları, taraf devlet görüşü istenmeden yayınlanmaz. Bu raporları takiben vermiş olduğu tavsiye kararları ise, daha sonra, yine GRETA tarafından inceleme ve denetlemeye alınır. Doğrudan doğruya devlet temsilcileri ile yürütülen yuvarlak masa toplantılarıyla, izleme raporlarında tespit edilen sözleşmeye aykırılıkları giderebilmenin yolları araştırılır, devletlerin uygulamada karşılaştıkları güçlükler çözüm bulma odaklı tartışılır.
GRETA’nın değerlendirme raporları, çeşitli kaynaklardan toplanan bilgiler sonucunda oluşturulur. Bu raporlar her bir tarafın insan ticareti ile mücadelede atmış olduğu adımlar hakkında bir durum analizi ortaya koyar. Yine bu raporlar, Sözleşme’nin uygulanması kapsamında İlgili Taraf ülkenin ne şekilde gelişme sağlayabileceği ya da aynı kapsamda tespit edilen sorunlarını ne şekilde çözebileceği konusunda öneriler ortaya koyar. Değerlendirmeleri esnasında GRETA aynı alanda faaliyet gösteren yargı içtihatlarına veya yarı yargı organlarına bağlı olmayıp, bunları yalnızca bir çıkış veya referans noktası olarak kullanabilir.
Multidisipliner ve çokuluslu yapısı sayesinde ve elbette bağımsız yaklaşımının bir sonucu olarak GRETA, bu süreçte profesyonel, tarafsız ve uluslararası bir ses olma özelliği taşır.
B. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri
İnsan Hakları Komiseri (Komiser), Avrupa Konseyi’ne Üye Devletlerin Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyindeki ikinci zirvesindeki görüşmelerde (10 – 11 Ekim 1997) kurulmasına karar verilen ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (99) 50 sayılı Kararı’yla görev sınırları belirlenmiş olan bir Avrupa Konseyi kurumudur.
Kendisine verilmiş yetki uyarınca, Komiser, insan haklarına etkili şekilde uyulmasını teşvik eder; üye devletlerin Avrupa Konseyi insan hakları araçlarını, bilhassa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni, uygulamasına yardımcı olur; kanun ve uygulamada insan haklarıyla ilgili olası eksiklikleri belirler ve tüm bölgede insan haklarının korunmasına dair tavsiye ve bilgi sağlar. Ek olarak, 6 Şubat 2008’de kabul edilmiş olan ve Komiser’e, özellikle ülke ziyaretlerinde geniş bir yelpazede faaliyet gösteren savunucularla buluşmaya ve insan hakları savunucularının durumu hakkında kamuya açık raporlar yazmaya devam ederek, Komiserliğinin insan hakları savunucularının korunmasına dair rol ve kapasitesini pekiştirmesi çağrısında bulunan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Bildirgesine binaen, Komiser’in insan hakları savunucularına yönelik özel bir rolü de vardır. Görevi, insan hakları alanında:
• İnsan haklarına etkin saygıyı sağlamak;
• Devletlere Avrupa Konseyi normlarını ulusal planda gerçekleştirmek için yardım etmek;
• İnsan hakları konusundaki eğitimlere yardımcı olmak, insan hakları konusunda duyarlılıkları geliştirmek;
• Uygulamada ve yasada mevcut insan hakları alanındaki yetersizlikleri saptamak;
• İnsan hakları alanından sorumlu diğer kurum ve kuruluşların çalışmalarını kolaylaştırmak;
• Bölgesel düzeyde insan haklarının korunması konusunda bilgi alışverişinde bulunmak, öneriler sunmak olan İnsan Hakları Komiseri, görüldüğü üzere, özellikle insan hakları üzerine eğitim alanında birçok rol üstlenmiş olan bir kuruluştur.
İnsan Hakları Komiseri, uluslararası bir yargıç olmamakla birlikte, çalışmalarında tamamen bağımsız ve tarafsız olmak zorundadır. İnsan Hakları Komiseri genel olarak raporlarını ülke ayrımı esasına göre oluşturur. Komiserin, ilgili ülkelerde yapmış olduğu ziyaret, gözlem ve temasları sonucunda elde ettiği bilgiler, dokümantasyon ağırlıklı olarak topladığı bilgiler, tanık beyanları, raporlarının genel olarak değerlendirme çerçevesini oluşur. Raporlar, somut olaylara ilişkindir ve yorum içermezler. Komiser tamamlamış olduğu ziyaretlerden sonra yayınladığı raporları ile bir durum değerlendirmesi yapar, geçmişte yaptığı saptamalarla halihazır durumu karşılaştırır, insan hakları alanındaki eksikleri belirler ve yapmış olduğu tüm değerlendirmelerinde insan hakları hukuku genel prensiplerini dikkate alır.
Komiserin ayrıca tematik olan raporları da bulunmaktadır. Komiserin bu güne kadar Tema olarak seçtiği konular arasında: bir ülkeyi terk etme hakkı; engelli kişilerin bağımsız olma ve toplum yaşamı içine katılabilme hakkı; psikososyal ve entelektüel zayıflığı olan kişilerin hukuki yeterlilik hakları; Eski Yugoslavya bölgesinde savaş sonrası uzlaşma ve adalet; çocuk ve evlat edinme; Avrupa’da göçün suça dönüşümü ve insan hakları yönünden etkileri; küçükler ve hukuk; cinsel kimlik ve insan hakları; terörle mücadele ve özel hayata saygı hakkı; barınma hakkı; engelli olma ve insan hakları; küçükler ve fiziksel cezalar sayılabilir. Bu raporlarla, özellikle, belirli konularda hangi temel prensiplerin, kuralların teoriye ve pratiğe yön vermesi gerektiği ele alınır. Bu nedenle, bu metinler gerek yasaların hazırlanması gerek yasaların uygulama ve denetim süreçleri içinde, yasa koyucu ve uygulayıcılar yönünden, yol gösterici özelliklere sahiptir.
İzleme Mekanizmalarının Yargısal Denetime Katkıları
Yargısal olmayan denetim organlarının yargısal kontrol mekanizmalarına değişik düzeyde etkileri bulunmaktadır. Kimi açılardan, bu mekanizmalar uluslararası yargı üzerinde doğrudan etki yaratıcı güce sahip olurken, kimi yönlerden, yargısal kontrole yaptıkları katkı, daha çok dolaylı bir şekilde gerçekleşmektedir.
Doğrudan Etki
Örneğin; İnsan Hakları Komiseri’nin üçüncü kişi sıfatıyla AİHM önündeki müdahalesi (amicus curiae) doğrudan katılım yoluyla yargısal denetime katılımdır.
AİHS’nin 36 maddesi gereği, 14. Protokolün yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Haziran 2010’den beri, İnsan Hakları Komiserinin, AİHM önündeki davalara katılımı, yani komiserin yargılamaya müdahalesi, Mahkeme Başkanının talebi veya Komiserin kendi inisiyatifiyle, mümkündür. Aynı zamanda yargısal olmayan bu denetim modelleri, bir yandan görüş ve tavsiye sunma yoluyla devletler ve dolayısıyla da mahkeme uygulamaları üzerinde diğer yandan da, uluslararası hukuk kaynağı olma nitelikleri nedeniyle, uluslararası yargı kararları üzerinde yargısal denetime dolaylı olarak etki potansiyeline sahiptir.
Dolaylı Etki
Rapor, görüş, Tavsiye Sunma Yoluyla
İnsan Hakları Komiserinin görüş ve tavsiyelerde bulunması kendisine yüklenen görevin doğal olan bir sonucudur. Komiserin görüş ve tavsiyeleri genel nitelikli olabileceği gibi, sadece bir devlet ile ilgili de olabilir. Genel olarak temel haklarla bağlantılı olabilir ancak AİHS de açıkça yer almayan bir hakkın temel olma özelliğine ilişkin de olabilir, barınma hakkı ile ilgili tavsiye kararında olduğu gibi. Görüş ve tavsiye kararları, sadece ulusal mevzuat ile de sınırlı olabilir. Slovakya’da kadınların zorla kısırlaştırılması iddialarıyla ilgili konuda verdiği tavsiye kararı gibi. Yine aynı şekilde, Çek Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu hakkındaki gözaltı ve tutuklama prosedürleri içinde korunması gerekli haklara ilişkin verdiği tavsiye kararı da ulusal çerçeve ile sınırlıdır.
Diğer yandan, Komiser, bir başka uluslararası kurum, kuruluş ya da mahkemeye görüş de sunabilir. Sunduğu bu raporlarda, yapmış olduğu denetleme faaliyetlerini özetlemenin yanı sıra, Sözleşmenin etkin biçimde uygulanabilmesi için önemli gördüğü konulara öncelik vermekte, saptadığı durumların altını çizmektedir. Örneğin, insan ticareti ile mücadelede, talep ile mücadeleye önem verilmesi, bazı kişi gruplarının insan ticareti mağduru olmaları konusunda yapılacak çalışmaların nitelik ve niceliğinin tespiti gibi. Aynı şekilde bu raporlar önleyici tedbirler anlamında da bazı pistler vermektedir: sayısal, istatiksel bilgi toplama, gerekli araç ve gereç kaynağı ayırma, izleme ve denetleme sonuçlarını düzenli takip etme önerilen yöntemler arasındadır.
Görüş ve Raporların Uluslararası Hukuk Kaynağı Olma Niteliği
Uluslararası niteliği olan bu kuruluşların raporlarının zaman zaman asli, zaman zaman da yardımcı hukuk kaynağı olarak değerlendirilebileceği, bu yönleriyle de uluslararası mahkemelerin kararlarını etkileyebilecekleri söylenebilir. Bu etki, asli kaynak etkisi yönünden özellikle karşılaştırmalı hukuka yer veren raporlar aracılığıyla olabilir. Zira bu raporlar, belirli bir şekilde davranmanın hukuken zorunluluk teşkil ettiği inancıyla tekrar edilen ve sürekliliği olan kuralların oluşturduğu teamül hukuku kurallarının ortaya çıkarılmasına yardımcı olmaktadır.
Gerek yasal gerek uygulama yönünden devletlerin davranış ve tutumlarının tespitine imkân veren bu tür raporlar uluslararası hukuk kaynakları arasında yer alacak özelliktedir. Bu nitelikleri ile yargısal denetime katkılarının altı çizilmelidir. Bu rapor, görüş ve tavsiyeler nihayetinde yardımcı kaynak olarak AİHM’nin Sözleşmede yer alan hakları değerlendirirken Sözleşmeyi yorumlamasında da kullanılabilir. Bu uygulama, hukuken ve fiilen mevcuttur, içtihatlarda da açık biçimde gözükmektedir.
Sonuç Olarak
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki, yargısal denetimin sınırlı gücü uluslararası hukukta daha da belirgin olduğundan politik çözümlerin ağır bastığı bu kontrol mekanizmaları işlevsel olmaya devam etmektedirler. Pozitif hukuk, bu gerekliliğin farkında olan uluslararası topluluğun yargı dışı kontrol düzenlemelerinin etkinliğine dönük çalışmalarını gittikçe daha fazla kapsar hale gelmeye başlamıştır. Bugüne kadar sürdürülen yargı dışı denetim çalışmaları, sivil toplum hareketleri ve çalışmalarının özellikle sorunların tespiti aşamalarında kilit rol oynadığını göstermiştir. Yargısal denetimin yetersiz kaldığı bazı belirgin sorunlara çözüm platformu oluşturacak uluslararası kuruluşlara, uluslararası hukukun demokratikleşmesinin bir adımı olarak, sivil toplum temsilcilerinin dâhil edilmesi, modern uluslararası hukukun dönüşüm evresi olarak anılacaktır
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
- İnsan Hakları Açısından Su Hakkı
- Silahlı Çatışmalar Hukuku Bağlamında İnsan Hakları
- AYM Bireysel Başvuru Kararlarının Bağlayıcılığı
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir:
Ayşe Ece Çetin (2021) Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları, hukukcukafasi.com/uluslararasi-antlasmalarin-denetim-mekanizmalari, (Erişim Tarihi: …).
Avrupa Konseyi. (n.d.). Retrieved from https://www.tihek.gov.tr/avrupa-konseyi.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin Üçüncü Taraf Müdahilliği. (n.d.). Retrieved from https://www.osmankavala.org/tr/aciklamalar/608-avrupa-konseyi-insan-haklari-komiseri-nin-ucuncu-taraf-mudahilligi.
European council. (n.d.). Retrieved from https://europeancouncil.org/#.
GRETA. (n.d.). Retrieved from https://www.coe.int/en/web/anti-human-trafficking/greta.
İbrahim, A. (1970, January 1). ULUSLARARASI ANTLASMALARIN İÇ HUKUKA ETKİSİ. Retrieved from http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1863/.
KATIMAN, ESRA (n.d.). ULUSLARARASI ANTLAŞMALARI DENETLEME MEKANİZMALARI- GRETA … Retrieved from http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/ViewPDF-uluslararasi-antlasmalari-denetleme-mekanizmalari-greta-ve-avrupa-konseyi-insan-haklari-komiseri-karsilastirmali-incelemesi-1399.
Pazarcı Hüseyin. (2016). Uluslararası hukuk. Ankara: Turhan.
https://humanrightscenter.bilgi.edu.tr/tr/.
http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/Dergi/Dergi113/assets/basic-html/page-138.html.
Ece Çetin
Ece Çetin (Tümünü gör)
- Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları - 1 Mart 2021
4 Yorum
[…] Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları […]
[…] Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları […]
[…] Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları […]
[…] Uluslararası Antlaşmaların Denetim Mekanizmaları […]