Work and Travel Sözleşmesinin Coronavirüs Sebebi ile Feshi
Bu yazımızda Coronavirüs sebebi ile Work and Travel -WAT- öğrenci değişim programında programın iptali durumundaki hukuki sorunları, öğrencinin Coronavirüs sebebi ile sözleşmesinin feshi gibi durumları inceleyeceğiz.
Aynı zamanda bu yazımızda; WAT öğrencileri ile aracılık hizmeti sunan Work and Travel şirketi arasında kurulan WAT sözleşmelerinde bulunan haksız şartları, bir tüketici işlemi olan WAT sözleşmelerinin tüketici mahkemesinde çözülmesi gerekirken, kanuna aykırı olarak düzenlenen uyuşmazlık hali durumunda Asliye Hukuk mahkemeleri görevli olduğuna dair sözleşme maddesi incelenecektir.
Coronavirüs, (COVID – 19) dünyada on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan ölümcül bir virüstür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde tüm dünyayı etkileyen ve çok geniş alanlara yayılan bir hastalık olması sebebi ile acil durum ilan edilmiş, virüsün sebep olduğu hastalık, pandemik hastalık olarak nitelendirilmiştir.
Work and Travel programı, Amerika Birleşik Devletleri tarafından organize edilen bir kültürel değişim programıdır. ABD, bu programı sponsor firmalar aracılığı ile gerçekleştirir. Bu programa katılmak isteyen öğrenciler ise ABD ülke konsolosluğu tarafından belirlenen aracı şirketler ile program bedeli karşılığında kaydolur. Sözleşmeye konu olan hizmet bedeli, kayıt dönemine göre 2000 dolar ile 3500 dolar arasında değişmektedir.
Work and Travel Sözleşmesi Maddelerin Haksız Şart Sebebi ile Geçersizliği
Aracılık hizmeti yürüten acentalar tarafından öğrenciler ile yapılan sözleşmeler incelendiğinde, programın iptali ya da programın mücbir sebep ile feshi durumunda WAT öğrencilerinden hukuk düzeninde haksız şart olarak nitelendirilecek yüksek miktarda kesintiler yapılacağı sözleşme altına alınmıştır.
Türk Hukuk sisteminde sözleşme özgürlüğü ilkesi geçerlidir. Taraflar sözleşmenin konusunu, taraflarını, kapsamını, içeriğini ve süresini diledikleri gibi belirleyebilme özgürlüğüne sahiptir. Ancak bu özgürlük hukuka ve ahlaka uygun kullanıldığı sürece geçerlidir. Türk Borçlar Kanunu 27. maddesi birinci fıkrasında sözleşmelerin kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayacağı düzenleme altına alınmıştır.
Örnek vermek gerekir ise kira bedelinin ödenmemesi durumunda temerrüde düşülmesi için TBK’de mehil süreleri belirlenmiş, bu mehlin kısaltılamayacağı, aksine bir hüküm konulduğunda geçersiz olacağı ifade edilmiştir.
Yargıtay birçok kararında salgın hastalıkların mücbir sebep olduğunu ifade etmektedir.
Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.
YHGK., E. 2017/90 K. 2018/1259 T. 27.6.2018
Türk Hukuk sisteminde irade ile beyan arasındaki uyumsuzluk halleri olan yanılma, aldatma ve korkutma ile aşırı yararlanma iptal yaptırımına yol açan geçersizlik halleridir.
WAT Sözleşmesinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümleri ile Değerlendirilmesi
Work and Travel sözleşmeleri, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 3. madde hükmüne göre;
Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem.
Tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Tüketici ise aynı kanun maddesinde ‘’Cari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır.
Tüketicin Korunması Hakkında Kanun’un 5. maddesine göre;
Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlüklüklerinde dürüstlük kurallarına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiği iddia ediliyorsa bunu ispatla yükümlüdür. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez.
Sözleşme şartlarının yazılı olması halinde tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin kullanılmış olması gerekir. Sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi halinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır.
Faaliyetlerini, kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır.
Bir sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri veya haksız şartın ilgili olduğu diğer bir sözleşmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre belirlenir.
Sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu şartlar açık ve anlaşılır dille yazılmış olmak koşuluyla, hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal ve hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirtilen fiyat arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirilme yapılamaz.
Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır.
Haksız şartların tespit edilmesi ve denetlenmesine ilişkin usül ve esaslar ile sınırlayıcı olmamak üzere haksız şart olduğu kabul edilen sözleşme şartları yönetmelikle belirlenir.
Bahsi geçen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.
Taraflardan birini tüketici oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.
Eğer bir sözleşme önceden hazırlanmış ise ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeni ile tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartlarının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleme maddesinin tartışıldığınını kanıtlamak satıcı ve hizmet verene yüklenmiştir.
Sözleşme şartlarının haksız sayılabilmesi için; bu şartların müzakere edilmeden tek taraflı olarak sözleşmeye konulmuş olması, tüketicinin hak ve yükümlülüklerinde dengesizlik yaratması ve bu dengesizliğin dürüstlük kurallarına aykırı olması gerekir. Bu koşulları sağlayan sözleşme şartları, tüketici için bağlayıcı olmayacaktır, geçersizdir.
İlke olarak genel işlem şartlarında tereddütlü ve tartışmalı hükümler, bunu kaleme alan tarafın aleyhine yorumlanır. Aynı zamanda ilke olarak müşterilerin haklarını sınırlayan kayıtların dar yorumlanması ve onu önemli zarara uğratan sözleşme maddesi geçersiz sayılır.
WAT Sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu Hükümleri ile Değerlendirilmesi
Haksız Şart konusu ayrıca Türk Borçlar Kanunu’nda Genel İşlem Koşulları kenar başlığında TBK 20-25. maddelerinde hükme bağlanmıştır.
Türk Borçlar Kanunu 20. maddesine göre;
Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak amacı ile, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli nitelendirmede önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye ve ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Bahsi geçen düzenlemede bahsedildiği üzere aynı amaçta yani aynı konularda düzenlenmiş olan sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmamasının bunların genel işlem koşulu sayılmasına engel teşkil etmeyeceği öngörülmüştür.
Genel işlem koşullarının uygulanması için; taraflardan birinin sözleşme şartlarını tek başına hazırlamış olması, ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak amacı ile hazırlanmış olması, hazırlanan sözleşmenin diğer tarafa tartışma ve pazarlık olanağı vermeden dayatması, sunmasıdır.
Sözleşmeyi tek taraflı olarak hazırlayan, sözleşmeye bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiği yönünde hükümler koymuş olabilir. Türk Borçlar Kanunu’nda bu kayıtların tek başına sözleşmeyi genel işlem koşulu olmaktan çıkarmayacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin diğer tarafı, böyle bir kaydı içeren sözleşmeyi kabul ve imza etmesine rağmen sonradan genel işlem koşullarına ilişkin koruyucu hükümlerden yararlanabilir.
Work and Travel sözleşmelerinde de yukarıda bahsedilen durum ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. WAT öğrencileri yalnızca imza ile kabulü durumunda genel işlem koşullarından yararlabilecektir.
Türk Borçlar Kanunu 25. maddesi hükmüne göre;
Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı hükümler konulamaz.
Konulan sözleşme maddesinin dürüstük kurallarına uygun olup olmadığı somut olayın niteliğine göre değerlendirilecektir. Tarafların konumları, özellikle bir tarafın diğer taraf üzerinde hakim konumda olup olmadığı, konulan hükmün emsal sözleşmelerde uygulanmasının alışagelmiş olup olmadığı, sözleşme konusu ile bağlantısı olmayan şaşırtıcı hüküm olup olmadığı gibi unsurlar göz önünde tutulacaktır.
Tarafların hakları ve yükümlülükleri arasında ehemmiyetli dengesizlik söz konusu olduğunda dürüstlük kurallarına aykırılığın söz konusu olacağı kabul edilmektedir.
Türk Borçlar Kanunu 27. maddesi ikinci fıkrasına göre;
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçersizliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılamayacağı açıkca anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
Düzenlemeden de anlaşılacağı üzere Work and Travel öğrencilerinin sözleşmelerinde imzaladıkları mücbir sebep de dahil birçok program iptali durumunda aşırı bir kesintiye gidileceğini içeren sözleşme maddesi geçersizdir, yazılmamış sayılır. Bu maddenin geçersiz olması tüm sözleşmenin geçersiz olacağı anlamına gelmez. Tabii olarak Work and Travel sözleşmelerinin aşırı yararlanma olmaksızın da yapılabileceği ve taraflarca ifasının mümkün olduğu açıktır. Aşırı yararlanma içeren yalnız bu sözleşme maddesi geçersizdir.
Geçersizlik durumunu iddia etme hakkı yalnız aşırı yararlanmadan zarar gören tarafa aittir. İptal yaptırımına tabii konu hakim tarafından re’sen araştırılmaz ve göz önüne alınmaz, davayı açan tarafın iddiası gerekir.
Work and Travel Programının İptal Edilmesi Durumunda Sözleşmenin Geçerliliği
Work and Travel sözleşmesinde bulunan olası bir program iptali durumunda tüm yükümlülüğün WAT öğrencisine ait olması açıkca dengesizlik içermektedir. Sözleşmenin aşırılık içeren bu maddesi, yukarıda bahsettiğimiz üzere Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerince geçersiz sayılacağı gibi aynı zamanda Türk Borçlar Kanunu düzenlemelerine göre de geçersiz sayılacaktır.
Mücbir sebep hallerinde haksız şartlar içeren Work and Travel sözleşmesinin bu maddesinin yazılmamış sayılması nedeni ile Türk Borçlar Kanunu uygulanacaktır.
Kısaca söylemek gerekir ise WAT öğrencilerinin Türkiye’deki aracı şirketler ile yaptığı Work and Travel sözleşmesinin olası imkansızlık hallerinde tüm yükü yalnız öğrenciye yüklettiği maddeleri geçersizdir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemik bulaşıcı hastalık olarak nitelendirilmiş Coronavirüs mücbir bir sebeptir. Mücbir sebep olması sebebi ile zararla, fiil arasındaki illiyet bağını keser. Borçlu borcunu ödeyememesi sebebi ile doğan zarardan sorumlu tutulamaz. Sözleşmelerde haklı fesih sebebidir.
Bu durumda Work and Travel programının mücbir bir sebep olan Coronavirüs sebebi ile ABD tarafından iptal edilmesi veya öğrencilerin okullarının uzaması nedeni ile programa katılamayacak olması durumunda sözleşmenin kurulmasından sonra imkansızlık meydana gelecektir. Work and Travel sözleşmesi sonradan imkansız sebebi ile taraflarca fesih edilecektir.
Work and Travel Programının İptal Edilmemesi Durumunda Sözleşmenin Feshi
Work and Travel sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Work and Travel şirketi öğrencinin program süresince ABD’de yasal olarak çalışması için tüm işlemlerini gerçekleştirmeyi vadeder iken WAT öğrencisi aldığı bu hizmetin karşılığı olan bedeli ödemeyi vaat etmektedir.
İmkansızlık, borçlunun borcunu yerine getirmesinin mümkün olmamasını ifade eder. Sözleşmeler kuruldukları sırada borcun yerine getirilmesi imkansız olmamalıdır. Sözleşmenin kurulduğu sırada edimin imkansız olması durumunda bu sözleşme baştan itibaren geçersizdir.
Work and Travel programının olası iptali durumunda da olacağı gibi sözleşmenin ifası sözleşme kurulmasından sonra da imkansız hale gelebilir. Sonradan imkansızlık hali durumunda borçlunun sorumlu tutulup tutulamayacağı kusuruna bağlıdır. Sonraki imkansızlık, borçlunun kusuru sonucu ortaya çıkmış ise TBK madde 112 anlamında borca aykırılık söz konusudur, borçlu alacaklının uğradığı zararı tazmin ile yükümlüdür.
Work and Travel programının olası iptal durumunda ise bu hukuki durumu sonraki kusursuz imkansızlık hali olarak nitelendirmek gerekir. Mücbir bir sebep olan Coronavirüs sebebi ile Work and Travel programının iptal edilmesinde aracılık hizmeti veren Work and Travel şirketlerinin bir kusuru bulunmamaktadır.
Türk Borçlar Kanunu madde 136 birinci fıkrası;
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa borç sona erer.
Sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan ve borçlunun kusuru olmayan nedenler sebebi ile borcun ifasının imkansız hale gelmesi durumunda, borçludan ifa talebinde bulunulamaz.
Türk Borçlar Kanunu madde 112;
Sözleşmeden doğan borçlarda, borcun ifasının imkansız hale gelmesi durumunda kusurun bulunmadığını ispat etme yükümlülüğü borçluya aittir.
Work and Travel programının Coronavirüs sebebi ile iptal edilmesi durumunda aracı şirketin mücbir sebepten kaynaklandığını kanıtlaması ile, eylemiyle borcun ifa edilmemesi arasındaki illiyet bağının bulunmadığını ortaya koymuş olur.
Türk Borçlar Kanunu 136. madde III. fıkrasında açıkca düzenlendiği üzere; Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almaz ise, bundan doğan zararları gidermek ile yükümlüdür.
WAT Programının İptal Edilmemesi fakat Öğrencinin Coronavirüs Sebebi ile Programa Katılamaması
Work and Travel programın ABD tarafından iptal edilmemesi fakat öğrencilerinin okul takvimlerinin Coronavirüs sebebi ile değişmesi durumunda WAT öğrencilerinin programa katılamaması durumunda Türk Borçlar Kanunu 137. madde hükümlerince sonuca ulaşılacaktır.
Türk Borçlar Kanunu 137. maddesi ‘’Kısmi ifa İmkansızlığı’’ kenar başlığında düzenlendiği üzere;
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkansızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkca anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikle olması durumunda tam imkansızlık hükümleri uygulanır.
Work and Travel sözleşmelerinde programın başlama zamanı sözleşmenin esaslı unsurlarından birisidir. Ayrıca belirtmek gerekir ki Dünya Sağlık Örgütü tarafından ölümcül ve dünya çapında salgın olan bu hastalık sebebi ile öğrencinin gelecekteki bu koşulları bilse idi Work and Travel sözleşmesi yapmayacağı açıktır.
İlgili madde hükmünden de anlaşılacağı üzere WAT öğrencisi isterse sözleşmenin yapıldığı zamandaki esas durumların değiştiğini iddia ederek Work and Travel sözleşmesini TBK 137. madde hükümlerince fesih edebilir.
Sözleşme Bedelini İade Yükümlüğü
Yazımızda bahsettiğimiz üzere bir tüketici işlemi olan ve taraflara karşılıklı borç yükleyen Work and Travel sözleşmelerinde mücbir sebep ile oluşan zararın tümünün WAT öğrencisine yükletilmesi durumunda, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerince sözleşmenin bu maddesi yazılmamış sayılacaktır.
Work and Travel sözleşme bedelini ifa etmeyen WAT öğrencileri, ödemekten kaçınabilir.
Work and Travel sözleşmelerinin iptal durumunda şirketler, birçok işlemi yerine getirmektedir fakat Coronavirüs sebebi ile sözleşmenin esas noktası gerçekleşmemektedir.
Work and Travel sözleşmesi bedelini ifa eden WAT öğrencileri için ise Türk Borçlar Kanunu 136. madde f. II’de karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık halinde iade yükümlülüğü hükme bağlanmıştır.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Sebepsiz zenginleşme, taraflar arasındaki malvarlığı değişiminin haklı bir sebebinin bulunmamasıdır. Work and Travel sözleşmelerinde borçlunun malvarlığındaki artışın haklı bir sebebi vardır fakat bu sebep sonradan geçersiz hale gelmiştir. Borçlunun ifa edilen sözleşme bedelini iade yükümlülüğü bulunmaktadır.
Sözleşmenin yapılma amacı, esas noktası Work and Travel öğrenci programına katılmaktır. Work and Travel sözleşmenin esas noktasını gerçekleştiremeyen şirket sözleşme bedelinin tamamını iade ile yükümlüdür. Şirket sözleşmenin gerçekleşmesi için yaptığı masrafları karşı taraftan talep edemez. Şirket de mücbir sebep hükümlerine dayanarak masraf yaptığı kişilerden iade talep edecektir.
Work and Travel öğrencisine hiçbir yükümlülük yükleyemez. Work and Travel işlemlerini yürüten şirket, mücbir sebep nedeni ile zararlarının sigorta şirketi tarafından karşılanmasını talep edebilir.
Work and Travel şirketi aynı zamanda Türk Borçlar Kanunu madde 138 hükümleri uyarınca aşırı ifa güçlüğü sebebi ile mahkemeden sözleşmenin uyarlanmasını isteyebilir.
Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bahsi geçen düzenlemeden de anlaşılacağı üzere Coronavirüs mücbir sebebi ile aşırı ifa güçlüğüne düşen Work and Travel şirketi, yalnızca sözleşmenin gerçekleştirilmesi için yaptığı iyi niyetli harcamaları öğrenciye yansıtabilecek, iade edeceği miktardan düşebilecektir.
Work and Travel şirketinin sözleşme lehine yaptığı işlem bedellerini yalnızca faturalandırarak düşebilir.
Work and Travel sözleşmesi bedel iadesi talebi Work and Travel sözleşmesinin imkansızlaştığı tarihten itibaren iki yıl içinde noter aracılığı ile ihtar çekilerek yapılmalıdır.
Work and Travel Sözleşmesine Dair Uyuşmazlıklarda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tüketici işlemi olarak nitelendirdiğimiz Work and Travel sözleşmelerindeki olası hukuki uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemesi görevlidir.
Mahkemelerde görev kamu düzenine ilişkindir bu sebeple mahkemelerin görevli olması dava şartıdır ve hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Work and Travel sözleşmelerindeki görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna dair düzenleme kanuna aykırı bir hüküm olması sebebi ile geçersizdir.
Work and Travel sözleşmeleri sebebi ile çıkacak uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevsiz bir mahkemede dava açılması durumunda hakim görevsizlik kararı verecektir. Davanın görevli mahkemeye gönderilebilmesi için taraflardan birisinin talebi gerekecektir.
Yetkili mahkemenin sözleşmede belirlenmesi ise yetki sözleşmesi anlamına gelmektedir. Kanun koyucu mahkemelerin yetkisinin kesin olmadığı hallerde eğer uyuşmazlığın tarafları tacirler ve kamu tüzel kişileri ise yetkili mahkemeyi aralarında anlaşmak suretiyle belirleme imkanı vermiştir.
Work and Travel şirketi ile WAT öğrencisinin her ikisinin de tacir veya kamu tüzel kişiliği olmadığı açıktır. Bu sebeple sözleşmede yapılan yetki sözleşmesi geçersizdir.
Yetkili mahkeme davalının yerleşim yerindeki mahkemedir. Work and Travel şirketinin yerleşim yeri Tüketici mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 23. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tüketici davaları tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir.
Yetkiye dair itirazlar ilk itiraz şeklinde sürülmelidir.
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir: Furkan Levent, Work and Travel Sözleşmesinin Coronavirüs Sebebi ile Feshi, hukukcukafasi.com/work-and-travel-sozlesmesinin-coronavirus-sebebi-ile-feshi, (Erişim Tarihi: … ).
Kılıçoğlu Ahmet Mithat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2019.
Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017
Baysal B, Uyanık M, Yavuz M Selim; COVID-19 ve Sözleşmeler
Döner Kemal, Tüketici Mahmelerinin Görevli Olduğu Uyuşmazlıklar
hukukcukafasi.com/hukuk-mahkemelerinde-gorev-ve-yetki
Furkan Levent
Furkan Levent (Tümünü gör)
- Blokzincir Aracılığı ile Dava Fonlaması - 14 Mayıs 2021
- İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları - 15 Ekim 2020
- Göz Hakkının Hukuki Değerlendirmesi - 8 Haziran 2020
Yazınızı okudum bende Aynı kanıdayım oğlum 29 mayis da amerikaya gidiyordu bu salgın nedeniyle şirketimiz bize bir mail attı 24 nisan 2020 tarihi saat 17.30 a kadar iptal etmemiz durumunda 750 doların kesileceğini ifade etmiş yalniz biz geçen sene haziranda başvuru esnasında imzaladığımız sözleşmede salgın hastalık bulaşıcı hastalık gibi mücbir sebepleri de içeren sözleşmeyi okumadan imzalamış bulunmusuz bu gibi bir çok sebepten iptal edilmesi durumunda bizden 1250 dolar kesileği yazılmış.bir hafta içinde iptal edersek 750 dolar kesilecek vize 200 zaten gitti uçakta muallakta.size sormak istediğim sözleşmedeki bu ifadelere rağmen dava açsak kazanirmiyiz yoksa indirimli şekilde iptal mi etmeliyiz tesekkürler.
Merhaba Fatma hanım, 750 dolarlık kesintiyi kabul etmeniz durumunda borcu affetmiş, ibra etmiş olmaktasınız. Buna bağlı olarak dava hakkınızdan vazgeçmiş olmanız sebebi ile bu durum dava açtığınızda davanızın reddine sebep olacaktır.
Yani kabul etmememizin daha iyi bir ihtimal olduğunu mu söylüyorsunuz?
Bu konuda eksik bilginiz var Furkan bey, ibraname borçlunun muzayaka altında olduğu bir dönemde olduğu için hükümsüzdür. İbranameler kanunda bağlayıcılığı olmayan sözleşmelerdir.
Merhaba Emre Bey, ibraname ile sözleşmenin gerçekleşmemesinden doğan sorumluluk hakkaniyete uygun şekilde dağıtıldığı zaman ibranameler geçerli olacaktır. Uygulamada da genellikle şirketlerin kesintinin yarısına öğrencinin yarısına şirketin katlandığı bir ibraname düzenlendikleri görülmektedir. Tabii bahsettiğiniz üzere hakkaniyete aykırı olarak yapılan ibranameler hükümsüz olacaktır. Dava konusunda ibranamenin varlığı öğrenciye yük bindirecek, hakim hakkaniyetli bir ibraname olduğuna kanaat getirir ise öğrenciler ibra ile vazgeçtikleri ücretlerini alamayacaktır. Bu sebeplerden ötürü kanaatimce öğrencilerin ibraname imzalamaktan kaçınması gerekir.
O kadar mutlu oldum ki work and travel ile ilgili yazınızı okuyunca, benim en büyük hayalimdi ve tüm parayı borç alarak yatırmıştım, haftalardır aralıksız her gün ağlatıyorlar, dayanmak çok zor, yazınızı okumak beni umutlandırdı. En azından birilerinin sesimizi duyduğunu görmek.. o yazıyı yazan herkese teşekkürler, iyi ki varmışsınız <3 bu gece uyurken gözlerimin dolmayacak
Desteğiniz ve bu detaylı açıklama için çok teşekkürler
Öncelikle emekleriniz için tebrik ederim. Ben de aynı konudaki bazı derdest davalarda taraf vekili olarak yer almaktayım. Ancak bazı konular çok net değil. Şöyle ki öncelikle aynı uyuşmazlıklar için başvurulan tüketici hakem heyetlerinin görev yönünden ret kararları mevcut. (detay isteyenle paylaşabilirim ) Bu sebeple görevli mahkeme konusu bazı dosyalarımda hala tartışma konusu. Bir de tabi öğrencilerin para kazanma amacıyla yurtdışına çıkması söz konusu, salt turizm paket tur sözleşmesi değil. Öte yandan Work and Travel sözleşmesinin tarafı olan acente şirketlerinin görevleri, sözleşmelerde dikkatlice incelenmeli. Burada bir aracılık hizmeti söz konusu. Yani öğrenciye vize garantisi vs. verilmiyor. Sözleşmenin ifa edilememe sebebi ise vize alınamaması yani şirketin bir sorumluluğu yok. Üstelik şirket de yabancı ülkedeki ortaklarına ödemeler yapıyor ve o ödemleri de geri alamıyor. Ayrıca geçici ifa imkansızlığı söz konusu burada . İsteyen öğrenciler normalleşme adımlarıyla birlikte programlarına devam ettiler. Bu tarz makalelerde objektif hukuki değerlendirme yapmak lazım. Yoksa hukuk eğitimi almamış kişileri yanlış yönlendirip hak kaybına sebep olunulabilir. İyi çalışmalar !
İyi dilekleriniz için öncelikle teşekkür ederim. Ancak konuya bu kadar ilgili bir kişi olarak yaptığınız yorumların araştırmadan oldukça uzak olduğunu ifade etmeliyim.
Yazıda belirttiğim yorumlarım ise tabii ki bir görüş fakat gerçeklikten uzak değil. Yanlış uygulamalar gösterip doğru uygulamaları görmezden gelmek ve bunu dikte etmek ise asıl insanları hak kayıplarına uğratan meseledir.
Work and Travel, beni okumamak ile itham ettiğiniz sözleşmelerde belirtildiği üzere kültürel bir programdır, konsolosluğa göre hiçbir şirket para kazanacaksın diyerek öğrenci gönderemez. Kaldı ki bu öğrencilerin çoğunluğunun kazandığı paralar program ve gezi ücretleri olan kültürel faaliyetleri ancak karşılamaktadır. Bu farkındalıkla görevli mahkeme gibi düştüğünüz birçok hataya çözüm bulacaksınızdır zaten.
Yorumunuzu her ne kadar iyi niyetli bulmasam da eğer samimi iseniz bana ulaşabilirsiniz, yardımcı olmak isterim.
Yorumunuzu okuyunca yazdıklarımı tekrar gözden geçirdim ancak ne sözleşmeyi okumadığınızı iddia ettiğimi ne de kötü niyetli bir yorumumu göremedim. Sadece dikkatli incelenmeli ve araştırılmalı diyorum ki bu hepimiz için geçerli. Zaten hukuki tartışmalarda herkes hukuki dayanaklarla fikrini söyler, anlaşmak mecburi değil, beyin fırtınası yapmak önemlidir. Çıkar çatışmasında olmayan avukatlar arasındaki bu tarz tartışmalarda iyi niyet kötü niyet olmaz, fikirler çok daha sert de olsa ortaya atılır sonuçta hukuk kazanır. Ama özellikle şunu belirtmek isterim ki benzer davalarda görev yaptığını belirten bir meslektaş olarak beni araştırmadan uzak yorum yapmak ile itham etmek asıl problemdir. Çünkü tüm yazdıklarıma uygulamada örnek teşkil edecek dayanaklar mevcut elimde. En basiti bugün tarafımıza tebliğ olan 4 adet tebligat,öğrenciler tarafında yapılan tüketici hakem heyeti başvurularının görevsizlik sebebiyle ret olduğuna dair bilgi içeriyordu, dün ön inceleme duruşmasına girdiğim 2 dosyanın hakimi görev konusunu araştırdığını söyledi. Hakimlerin bile sürüncemede kaldığı bir konuda net cevapların doğru olmadığını düşündüm sadece. Sizden daha somut ve hukuki cevaplar beklerdim ki amacımda yeni fikirler ışığında kendimizi geliştirebilmek idi . Örn. Geçici ifa imkansızlığının şu sebeplerle gerçekleşmediği, paket tur sözleşmeleri ile work and travel sözleşmelerinin farkları gibi. Naçizane tavsiyem imkanınız varsa yargıdaki davaları takip edin, teori ancak uygulamayla birleştiği zaman işlevseldir. Yine de yukarıda belirttiğim gibi emek değerlidir; araştırmak, öğrenmek mesleğimiz için elzem.Emeğinize saygı duyuyorum, size başarılar dilerim.
Katılıyorum Hüseyin bey, biz bir şeyler iddia edeceğiz hakimler düşünecek; karşı taraf avukatı düşünecek; el birliği ile adalete ulaşacağız. Niyet okuma girişimişim için kusuruma bakmayın, kötü bir halime gelmiş olmalı özür dilerim. Uygulamadan uzak değilim fakat bu konuda benim ile aynı görüşte karar veren de birçok hakim arkadaşımız var. Uyuşmazlık konusu bahsettiğiniz üzere tartışmalı. Geçici ifa konusunda ise sizle aynı düşünmüyorum. Yazıda zaten öğrencinin koronavirüs olmadan önce koronvirüs sebebiyle gitmekten vazgeçmesinin haklı bir fesih olduğundan bahsetmiştim. Bu sene ise durumlar daha farklı, öğrenciler Covid’e rağmen kayıt oluyor, geçici ifa imkansızlığı ancak bu zaman tartışılabilir.
Değerli yorumlarınız için teşekkür ediyorum
Konu hakkında yapmış olduğunuz değerli açıklamalar için teşekkür ederiz.
2020 yılında ödemiş olduğumuz 3.500 USD nin 800 USD sini hizmet bedeli olarak kesileceğini, kalan 2.700 USD nin ise (2020 şubat ve mart döneminde Döviz olarak yatırmış olmamıza rağmen) o gün ki kur dan TL olarak yatırılacağını bu işlemler için de ibraname imzalamamız gerektiğini, aksi takdirde hukuki olarak bir kazanç sağlamamızın mümkün olmadığını telefon konuşmamız da cesurca, ukalaca anlattılar.
Üniversite de öğrenci okutmanın, ekonomik olarak aileleri ne kadar zorladığını bildiğiniz düşüncesi ile bu haksız kazanca dur diyebilmek adına, mahkemeye sunmak için dilekçe örneği paylaşmanızı istirham ediyoruz.
Tekrar teşekkür eder, işlerinizde başarılar dileriz.