İnsan Hakları Açısından Su Hakkı

suyun hukuki düzende korunması

Su, yaşamın temel kaynağı olması sebebi ile en temel insan hakkı olan yaşam hakkı açısından oldukça önemlidir. Dünya üzerindeki suyun herkese eşit ve belli bir kalite düzeyinde dağıtılması insani yaşam standartları sağlanması için gereklidir. Ülkeler su hakkına erişim için, su hakkının ihlaline yönelik yaptırımlar içeren  koruyucu düzenlemeler yapmak ve su hakkının temel maddesi su için araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütmelidir.

Suyun Önemi

Su hakkı konusunun daha iyi anlaşabılabilmesi için her şeyden önce suyun öneminden ve su sorunlarından söze başlamak gerekmektedir. Su, canlıların hayatının temelini oluşturur. Dünya’nın büyük bir kısmı sudan oluşsa da insanların yaşamı için gerekli olan tatlı su miktarı oldukça azdır. İşte tam olarak bu yüzden kıt bir kaynak olan su, tarihin en eski sorunlarının başında yer almaktadır.

Su sorunlarının başında tüketiminin bilinçsizce olması gelmektedir. Bu bilinçsizlik, gelişen teknolojilerle, sanayileşme ve onun sonucunda kentleşmeyle birlikte var olan su kaynaklarının kirletilmesine ve kirletilmemiş olanların ise gereğinden fazla tüketilmesine sebebiyet vermektedir. Ayrıca Küresel ısınmayla birlikte mevsimlerin değişmesi, kutuplardaki buz kütlelerinin erimesi gibi sonuçları da beraberinde getirmiştir. Önümüzde Afrika gibi su kaynaklarının kısıtlı olduğu birçok örnek dururken suyun önemi toplum tarafından anlaşılmalı ve iktidarlar tarafından gerekli tedbirler alınmalıdır.

Ölümlü olan insanın dünya üzerindeki birçok hareketinin makro düzeyde temel saiki kendisini gelecek nesillere aktarmak istemesidir.  Maddi unsurlar ve tecrübeler vasıtasıyla kendini geleceğe aktarmak isteyen toplumun bunu gerçekleştirmesi için ilk olarak gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakması gerekir. İçinde bulunduğumuz biricik olan dünyamızın gelecek nesle aktarımı için yüzyılda doğanın dengesinin korunması elzemdir.

İnsan olarak hepimizin yaşama, barınma ve beslenme hakkı bulunmaktadır. İnsan onuruna yaraşır bir hayat için bu üç temel hakkın insanlara sağlanması gerekir. Yaşama hakkının ardılı sağlık hakkıdır ancak dünyada pek çok insan yeterli sağlık için gerekli kaynaklara sahip değildir. Su kirliliği, suyun eşit dağıtılamamasını ve tükenmesini şiddetlendirmektedir. Suyla ilgili hastalıkların ve su kirliliğinin temel sebebi de budur.

Bu  sebeple diğer insan haklarının sağlanmasının ön şartı olan su hakkının tüm devletlerce bir insani hak olarak tanınması gerekmektedir.

Su Hakkı

Birleşmiş Milletlerin 15 numaralı genel yorumunda su hakkı, herkesin kişisel ve ev içi kullanımları için yeterli, güvenli, kabul edilebilir, erişilebilir ve bedeli ödenebilir suya sahip olma hakkı olarak tanımlanmıştır.

Su hakkı pek çok insani hakla bağlantılı olarak var olması gereken, hatta bu insani hakların ön şartı olan, vazgeçilmesi imkansız ve geç kalınmış bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişen koşullarla birlikte her geçen gün insan haklarının kapsamı gelişmekte ve bu bağlı olarak dünya hukuk sistemlerine yeni haklar eklenmektedir. O haklardan biri olan su hakkı da 28 Temmuz 2010 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiştir. Hemen hemen onuncu yılına yaklaşan bu insani hakkı pek çok ülke tarafından anlaşmalar, bildirgeler ve standartlar da dahil olmak üzere uluslararası belgelerde tanınmıştır. Fakat Örnek olarak Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde olduğu gibi birçok devlet sözleşmeyle tanınan bu hakkı tanımasına rağmen bu hakkın sağlanmasına yönelik ciddi adımlar hala atmamaktadır.  

Su Hakkının Normatif İçeriği

Su hakkı, hem özgürlükleri hem de hakları içermektedir. Özgürlükler, su hakkı için gerekli plan mevcut su kaynaklarına erişimi sağlama ve keyfi su kesintileri veya su kaynaklarının kirletilmesi gibi müdahalelere maruz kalmamayı içerir. Haklar bakımından ise su tedarik sistemleri ve insanların su hakkından eşit şekilde faydalanmasını sağlayacak bir iradeyi içermektedir.

Su hakkının gereklerini yerine getirmekte şartların farklılığı göz önüne alınsa da yeterlilik, kalite, erişilebilirlik ve ayrımcılık yapmama konularına mevcut durum ne olursa olsun bağlı kalınması gerekir.

Irk, renk, cinsiyet, yaş, dil, din, siyasal ya da başka bir fikir, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum, fiziksel ya da zihinsel engellilik, cinsel tercih, statüye dayanan su hakkından herkesin faydalanmasını engelleyecek, zedeleyecek, kullanılmasını ortadan kaldıracak her türlü etki ya da amaca sahip ayrımcılık yasaklanmıştır.

Hukuki Yükümlülükleri ve İhlaller

Su hakkını tanıyan devletlerin, yaptıkları anlaşmalar, bildirgeler gibi uluslararası hukuka uygun belgelerle birlikte hakkın uygulanması için bazı yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin genel, özel, uluslararası olarak kategorize ederek açıklanmasında fayda vardır.

Genel Hukuki Yükümlülükler

Su hakkını tanıyan devletler ilk olarak kademeli olarak bu hakkın kullanılabilmesi için projeler ve stratejilerle bir yol belirlemelidir. Su hakkı tanındıktan sonra derhal etki doğuracak yükümlülükler getirerek toplumun bu hakkı benimsenmesi sağlanmalıdır. Mümkün olabildiği kadar hızlı ve etkili hamlelerle hareket ederek hakkın daha iyi kullanılabilmesi için devletlerin kaynaklarından kullanılabileceğinin en fazlasını kullanılmalıdır. Bu kaynaklar mevcut su, teknoloji, mali kaynaklar ve uluslararası yardımlar gibi geniş bir yelpazedir. Örneğin İsrail, tatlı su kaynaklarında sıkıntı çeken bir ülke olmasına rağmen mevcut teknolojisi ve mali kaynaklarından büyük bir kısım ayırarak deniz suyunu tatlı suya çevirmektedir. Bu işlemi bütün ülkelerde uygulanması beklenemeyecek derecede pahalı bir işlemdir ancak İsrail vatandaşlarının sağlıklı yaşamları için gereken su kullanımı bakımından gereklidir. Su hakkının kullanımı için getirilen tedbirler geriye götürücü olmamalı, bu tür tedbirler yasaklanmalı ve daima ilerleme hedeflenmelidir.

Özel Hukuki Yükümlülükler

Her insani hakta olduğu gibi hakkı tanıyan taraf devletlere üç yükümlülük bulunur. Bunlar saygı duyma, koruma ve yerine getirmeden oluşur.

Saygı duymanın içeriği, su hakkının kullanımında doğrudan ya da dolaylı yollarla keyfi olarak kısıtlayıcı müdahalelerden kaçınmayı öngörmektedir.

Koruma yükümlülüğünde devletlerin su hakkından insanların faydalanmasını engelleyecek müdahalelerin önüne geçerek engellemesini içermektedir. Örneğin su hakkının kullanımı için özel şirketlerin verdiği su hizmetlerinin bedelinin çok yüksek olmayarak yalnız maddi durumu daha iyi olan kesimlerin faydalanmasını sağlayacak türden bir uygulamanın önüne geçerek herkesin ulaşabileceği bir bedelde tutulması gerekir.

Hakkaniyet ilkesine dayanılarak bedelin ödenebilir olması için düşük maliyetli, uygulanabilecek doğru teknolojiyle insanlara suyun mümkün olduğunca bedelsiz ya da herkesin eşit şartlarda ulaşabileceği düşük bedelli olması için uygun politikalar geliştirilmelidir. Ayrıca gelecek nesillerin kullanımı için yeterli ve güvenli suyun güvence altına alınması gerekir. Hakkın suistimalini engellemek için devletlerin etkili bir denetim mekanizması geliştirilmesini de ihtiyaç duyulmaktadır.

Yerine getirme yükümlülüğü ise hakkın kolaylaştırılması bakımından bireylerin ve toplulukların sudan faydalanması için olumlu tedbirler almasını ifade eder. Yerine getirme yükümlülüğü, geliştirme bakımından ise suyun doğru kullanımı ile ilgili tedbirlerin alınması, insanlara eğitimlerin verilmesi, özellikle sağlık alanında kullanımının artırılmasını içerir. Son olarak hakkı sağlamak açısından ise bu hakkın kullanılamadığı durumlarda devletin gerekli olan çalışmaları yaparak suyu kullanamayan insanlara suyu ulaştırması yükümlülüğüdür.

Uluslararası Yükümlülükler

Öncelikle uluslararası işbirliği yapılarak devletler, bu haktan yararlanan diğer devletlere saygı göstermelidir. Ayrıca devletler kendi vatandaşlarının ve tüzel kişilerinin başka ülkedeki insanların su hakkını ihlal etmesini engelleyecek önlemler de almalıdır.

Örnek olarak Türkiye’de doğan Fırat Nehri’nin Suriye ve Irak’tan da geçmesi gibi. Türkiye’nin ya da Suriye’nin Fırat’ı kullanırken aynı nehri kullanan diğer ülkelerin mağdur olacağı şekilde aşırı kullanımı ya da suyun kirletilmesi gibi durumlarda, diğer ülkedeki insanların su hakkının ihlali durumu oluşacaktır. Bu gibi durumların yaşanmaması için Birleşmiş Milletler Şartına ve uluslararası hukuka aykırı olmayacak engelleyici tedbirler alınmalıdır.

Su, hiçbir şekilde siyasi ve ekonomik baskı aracı olarak kullanılmamalıdır. Örneğin diplomatik ilişkileri bozulan iki devlet arasında siyasi politika gereği ya da ekonomik kaygılarla suya ambargo uygulaması su hakkının açıkça ihlalini oluşturur.

Son olarak diğer devletler hakkın kullanımı ve sağlanması durumunda zora düştüğünde diğer devletlerin destek olmasıyla hakkın kullanımı sağlanmalıdır.

Su Hakkına Yönelik İhlaller

Su hakkının sağlanması için taraf devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri bu hakkın ihlalini oluşturacaktır. Ancak ihlallerin ne olduğunu tam anlamıyla listelemek ya da belirlemek mümkün olmamakla birlikte birkaç örnekle netleştirmekte fayda bulunmaktadır.

Taraf devletlerin su hakkının gerçekleştirilmesi için olumlu tedbirleri almaması, ileriyi hedeflemeyen yerinde sayan ya da geriye götüren uygulamaların olması, su hakkını gerçekleştirmek için imkan bulunduğu halde imkanların kullanılmaması ve isteksizlik, geliştirilen politikalar veya stratejilerle tüm toplumu değil de bir grubun faydalanmasını sağlayarak ayrımcılık yapılması, insanlara su tüketimi ve tanınan bu hakla ilgili olarak gereken açıklamaların yapılmaması, su kalitesinin düşürülmesi, suya sağlığa zararlı kimyasalların karıştırılması, su hizmetlerinin bedelinin fazla tutulması gibi birçok örnek verilebilir.

Hak Arama Yolları

Öncelikle su hakkını tanımayan devletlerdeki kişiler veya gruplar bakımından gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde etkili yargısal veya diğer uygun hak arama yollarına erişilebilmelidir. Su hakkının sağlanması için taraf devletler anayasalarında düzenleme yapabilecekleri gibi çıkartacakları özel kanunlarla da su hakkını koruma altına alabilirler. Bu hakkın ihlali sonucunda mağdurlar eski hale iade, tazminat, ihlalin tekrarlanmaması güvencesi isteme gibi imkanlardan faydalanarak haklarını arayabilmelidir.

Su hakkının ihlaliyle mağdur olanlara yardım edebilecek, bu konularda uzmanlaşacak olan ulusal ombudsmanlar, insan hakları komisyonları ve buna benzer kuruluşları devletler tarafından desteklenmesi ciddi bir öneme sahiptir. Ayrıca taraf devletler su hakkının sağlanmasında, vatandaşlarını ve yargıya taşınan davalarda yargıçlar ve hukukçuları bu hakka önem vermeye teşvik etmelidir.

Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Uygulama

Yazımızın başından beri alınan tedbirler, geliştirilen stratejiler ve benimsenen politikalardan sıklıkla söz edilmiştir ancak bu düzenlemeler her devletin sahip olduğu imkanlar ve şartlar bakımından değişiklik göstermekte, bir devletteki uygulama ile bir başka devletteki uygulama birbirinden farklı olabilmektedir. Bu nedenle en azından yapılan yasal düzenlemelerde aşağıda belirtilen şartlara uygun olması gerekmektedir.

  • İnsan hakları hukuku ve hukukun genel ilkelerinden hareketle yapılmalıdır.
  • Su hakkıyla ilgili taraf devletlerin yükümlülüklerinin tamamını kapsamalıdır.
  • Ulaşılmak istenen hedefler için uygun amaçlarla hareket edilerek, mevcut imkanları doğru kullanarak uygun süreler dahilinde yapılmalıdır.
  • Yapılacak düzenlemeler ve buna karşılık gelen göstergeler karşılaştırmalı olarak belirlenmelidir.
  • Birleşmiş Milletler ihtisas kuruluşlarının teknik yardımından ve işbirliğinden yararlanılmalıdır.
  • Etkili denetim sistemi geliştirilmelidir.

Su hakkının taraf devletlerce tanınması, ayrıca uluslararası alanda bu hakkı tanıyan devletlere yardımcı olmak ve hakkın tüm dünyada tanınmasında etkin rol oynayan uluslararası örgütler ve kuruluşların etkisi büyüktür.

Başta su hakkıyla ilgili olan WHO, UNICEF, UNEP, UN-Habitat, ILO, UNDP gibi Birleşmiş Milletler örgütleri ve finansal alanda WTO gibi uluslararası örgütlerin tecrübelerini birleştirerek ulusal düzeyde hakkın uygulanmasına yardım etmelidir.

Bu yardımın kapsamında örgütlerin hazırladıkları raporlar geliştirilen strateji planları; finansal kuruluşların ödünç politikaları, kredi anlaşmaları ve yardım fonları gibi imkanları sağlayarak su hakkının sağlanması yolunda destekleri ve  farkındalık kazandırmaları elzem niteliktedir.

Sonuç

2010 yılında kabul edilen su hakkı, nispeten yeni bir hak olduğundan devletler bu hakkın gerçekleştirilmesi konusunda pek ciddi adımlar atmadıklarını söylemek mümkündür. Devletlerin bu hakkı insanlık adına, olabildiğince hızlı ve etkili adımlarla sağlaması gereklidir. Böylece elimizdeki kıt su kaynaklarının doğru ve bilinçli kullanılmasıyla gelecek nesiller için daha güzel bir dünya bırakmak bizim elimizdedir.

Bu hakkın tanınmasının üstünden 10 yıl geçmiş olsa da pek çok devlet bu hakkın kabul edilmesi konusunda endişe duymaktadır. İleri yıllarda su kaynaklarındaki azalmanın bu hakkı sağlamada ciddi sorunlara yol açarak devletler arasında krizlerin yaşanması ve su savaşlarına zemin hazırlaması gibi çekinceler barındırdığı için büyük adımlar atılmamaktadır.

Su hakkında farkındalık oluşturmak adına yazılan bu yazı umuyoruz ki amacına ulaşarak daha fazla kaynağın oluşmasına ve gerekli düzenlemelerin yapılmasına yardımcı olur.

Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir: Tuğçe Vuslat Yıldırım, “İnsan Hakları Açısından Su Hakkı”, hukukcukafasi.com/insan-haklari-acisindan-su-hakki, (Erişim Tarihi: … ).


Birleşmiş Milletler’de İnsan Hakları Yorumları: İnsan Hakları Komitesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, 1981-2006, çev. ve derleyen Lema Uyar

Su Hakkı, Özden Sav, TBB Dergisi, Sayı 68, 2007

The following two tabs change content below.

Tuğçe Vuslat Yıldırım

Araştırarak ve okuyarak kendini geliştirmeye çalışan bir AHBVÜ Hukuk Fakültesi öğrencisi.

Tuğçe Vuslat Yıldırım (Tümünü gör)

Benzer yazılar

2 Yorum

  1. 16 Aralık 2020

    […] İnsan Hakları Açısından Su Hakkı […]

  2. 1 Mart 2021

    […] İnsan Hakları Açısından Su Hakkı […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir