Göz Hakkının Hukuki Değerlendirmesi

bahçeden sarkan meyve
göz hakkının hukuki açıdan yorumu

Bu yazımızda yolda yürürken canımızın çekmesi iddiasıyla daldaki meyveyi  yemenin hakkımız olduğuna dair oldukça yaygınlaşmış bir yanlışı inceleyeceğiz. İslam ve diğer semavi dinlerde göz hakkının değerlendirilmesi yapılacak, bir olay üzerinden Osmanlı devletinin göz hakkına bakış açısı incelenecek ve nihayet  meyve ağaçlarının ve bahçeden komşunun arazisine veya kamusal bir alana sarkan dallardaki meyvelerin hukuki durumu özel hukuk ve ceza hukuku bağlamında değerlendirilecektir.

Göz hakkı bilindiğinin aksine kişilere başkasının ağacından ücretsiz meyve yeme hakkı vermemektedir. Ücretsiz hak elde etme olarak bilinen göz hakkı iddiası, yalnızca insanların dürtülerini tatmin etmesi adına etik bir arayışın sonucudur.

Ele geleni yersin / Dile geleni dersin / Böyle dervişlik olmaz.

Yunus Emre

Göz Hakkı

Göz hakkı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde; görülüp de imrenilecek yiyeceklerden, görenlere verilen pay olarak tanımlanmıştır. Kamuya açık bir alanda –örneğin yolda- yürürken bahçenin dışına sarkmış dalları kiraz dolu bir ağaç görüldüğünde veyahutta ellinde şeffaf poşet içerisinde herkesin sahip olma imkanı bulamayacağı bir eşya bulunduran kişi sebebi ile bir başkasının canı çektiği için bir pay istemesi göz hakkı olarak adlandırılmıştır.

İslam ve Diğer Semavi Dinlerde Göz Hakkı

İslam ve diğer birçok dinde kişinin malını ihtiyacı olan bir başkası ile paylaşması erdemli bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Birçok dinde kişilerin durumları ölçüsünde zekat ve sadaka benzeri kurumlar aracılığıyla yoksullara yardım etmesi ve mallarını yoksul insanlarla paylaşması teşvik edilmiştir.

Hristiyan ve Musevi kutsal kitaplarında ise göz hakkı benzeri bir kuruma rastlanılmaktadır. Gleaning hakkı denilen bu kuruma göre; çifçiler tarlalarını hasat ettikten ve bağcılar üzüm bağlarını topladıktan sonra gözden kaçırılması sebebiyle arta kalan malların yardıma muhtaç durumda bulunan kişilerce toplanması hukuka uygundur.

1788 yılında Lordlar Kamarası Mahkemesi tarafından Steel v Houghton davasında yüzyıllardır süregelen ve artık örf ve adet hukuku haline gelmiş Gleaning hakkının bireylerin mülkiyet hakkına aykırı olduğuna karar verilmiştir.  Bu karar ile Avrupa toplumunda, hiç kimsenin bir kişinin mülkiyetinde olan bir maldan onun rızası dışında yararlanmaması gerektiği, yoksul bir kişiye yardım etmenin mülk sahibinin tasarufunda olduğu inancı yerleşmeye başlamıştır.

İslamda Göz Hakkı

İslam Hukuku kaynaklarına bakıldığında bir kişinin canı çekmesi, imrenmesi sebebi ile bir eşyaya ücretsiz sahip olabilmesini hükmeden bir düzenleme bulunmamaktadır. İnsanların emek verilerek elde edilen ürünlere uygun bir fiyat karşılığında sahip olması gerekir. İslam dini, Yasin suresi 71, Mearic suresi 24 ve sair birçok ayetten anlaşılacağı üzere Kuran-ı Kerim’de kişilere özel mülkiyet hakkı tanımıştır.

Göz hakkı iddia edilerek mal sahibinin malını paylaşması zorlanamaz, mal sahibi kişi ancak rızası ile malını paylaşabilir. Toplumda birçok kişinin birinin öbürüne gözü değmiştir, alanı var alamayanı var mantığı ile göz hakkı iddiasına dayanarak ücretsiz mal edinmesinin satış yapan insanların satışlarını yapamamasına ve insanların servetlerini koruyamamasına sebep olacağı ifade edilmiştir

Anlaşılacağı üzere İslam dininde göz hakkı olarak bilinen bir kurum bulunmaktadır. Başkasına ait bir malın sahibinin rızası alınmadan tüketilmesi hırsızlık olarak nitelendirilmiştir. Kişinin bu fiili sonucunda manevi dünyada kul hakkı maddi dünyada ise hukuki sorunlar doğuracağı açıktır.

İslam dininin temel kaynağı olan Kur’anı Kerim’de mealen şöyle denilmektedir:

Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları yetki sahiplerine -rüşvet olarak- vermeyin.  

Bakara Suresi 188. ayet

Hadis kaynaklarında Hz. Muhammed’in hukuk uygulamaları incelendiğinde ise başkasının bahçesinden meyve yiyene ceza verilmemiş fakat meyveyi alır götürür ise meyvenin bedelinin iki katını ödeme ve dayak cezası ile cezalandırılmıştır. Ayrıca meyve çalmanın cezasının diğer hırsızlık suçlarında olduğu gibi el kesme olamayacağı belirtilmiştir.

Göz Hakkının Osmanlı Devletindeki Durumu

Hukuk yaşanılan toplumdan etkilendiği gibi yaşanılan toplumu da oldukça etkilemektedir. Toplumun değişmesi, gelişmesi ile hukuk da değişir ve iktidar tarafından ihtiyaçları karşılayacak hale getirililir. Sözün özü hukuk, içinde bulunulan zamanın ve toplumun zihniyetine göre değişmekte ve gelişmektedir. Yüzlerce yıl hüküm sürmüş ve hukuk anlayışı birçok kez değişmiş Osmanlı devletinde en uzun süre yöneticilik yapmış Kanuni Sultan Süleyman’ın birçok anlatıda kendine yer edinmiş hikayesi, Osmanlı dönemi hukuk sisteminde göz hakkına dair genel bakış açısı hakkında bilgi vermektedir.

Çeşitli anlatılara göre, Kanuni Sultan Süleyman çıktığı seferlerin birinde bir asker bağdan geçerken dayanamamış bağdan bir salkım üzüm koparmıştır. Karşılığında ise dala bir para kesesi asmıştır. Ordunun mola verdiği bir sırada bir köylü padişahı ısrarla görmek istemiş, Kanuni’nin huzurunda köylü, asma dalında bir para kesesi bulduğunu içini açınca koparılan üzümün parasını bulduğunu söylemiştir. Ayrıca köylü, Kanuni’nin ordusunda bu kadar erdemli bir askere sahip olduğu için tebrik etmek istediğini ifade etmiştir. Kanuni’nin askerin bulunmasını emretmesi üzerine huzura getirilen askere parası verilmiş olsa bile; Kanuni, sahibinden habersiz mal almanın uygun olmadığını söylerek askeri azarlamış ve ordudan uzaklaştırılmasını emretmiştir. Askerin mükâfatlandırılmasını bekleyen köylü ise şaşkınlıkla askerin neden cezalandırıldığını sorunca Kanuni, haram lokma yiyen bir askerle zafer kazanılmayacağını, üzümün bedelini dala bırakmasaydı canını zor kurtaracağını ifade etmiştir.

Bir görüşe göre ise göz hakkı, meyve ağacının sahibi kişi ile göz hakkı iddia eden kişi arasında zorunlu olarak sözleşme yapma -alışveriş- hakkı tanımaktadır. Bu görüşe göre meyve ağacı sahibi, göz hakkı iddia edilen meyveleri ederi ile göz hakkı iddia edene satmak zorundadır.

Fakat bu görüşe katılmak kanaatimce mümkün değildir. Bilindiği üzere Türk özel hukuk sisteminin temel ilkelerinden birisi sözleşme özgürlüğü ilkesidir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği taraflar hukuka ve ahlaka aykırı olmadığı sürece diledikleri gibi sözleşme yapabilmektedir. Göz hakkı iddiası ile meyve ağacı sahibi ile rızası dışında satış  sözleşmesi (?) yapmak açıkça hukukun temel ilkelerine aykırı olacaktır.

Ancak belirtmek gerekir ki meyve ağacı sahibi, göz hakkı iddia edilerek yenen meyvelerin bedelini ödemesini kabul etmesi durumunda hukuka aykırı durum ortadan kalkacak, rızanın sonradan sağlanması ile sözleşme kurulmuş olacaktır.

Göz hakkı iddia eden kişinin bahçeye girerek meyveleri ücretsiz yemesinin ceza hukuku ve özel hukuk açısından değerlendirilmesi gerekir.

Meyve Ağaçlarının Hukuki Durumu

Geçmişte arazi üzerinde bulunan ağaçların tapuda gösterilmesi uygulaması bulunsa da günümüzde bu uygulama terk edilmiştir. Günümüzde ise arazi üzerindeki meyve ağacının ve dallardaki meyvelerin mülkiyetinin kime ait olduğu Türk Medeni Kanunu ile kolayca saptanabilmektedir.

TMK m. 718’de belitirildiği üzere arazi üzerindeki mülkiyet kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsamaktadır. Madde lafzında bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere bitkilerin de gireceği ayrıca belirtilmiştir.

Arazinin yatay sınırları, mülkiyet hakkının yatay kapsamını belirlerken hava tabakasın bir kısmı ile toprak tabakasının bir kısmı ise mülkiyet hakkının dikey kapsamını belirlemektedir.

Taşınmaz üzerindeki yatay mülkiyet hakkı arazinin sınırlarları içerisinde kalan toprak yüzeyidir. Arazinin sınırları ise TMK m. 719’a göre tapu planları ve arazi üzerindeki sınır işaretleri ile belirlenecektir.

Taşınmaz üzerindeki dikey mülkiyet hakkı ise mülkiyetin kullanımının yararı olması ölçüsüyle sınırlı olarak arazi üzerindeki hava ve altındaki toprak katmanlarını da kapsamaktadır. Dikey mülkiyet hakkına dayanarak malik, arazi üzerinde istediği yapıyı yapabileceği gibi altında da istediği kazı ve inşaatı mülkiyet hakkının kullanımında yararlı olabilecek ölçüde  yapabilmektedir. Yararlı olabilecek ölçü kavramı ise arazinin niteliğine ve malik tarafından kullanılış şekline göre dürüstlük kuralları esas alınarak tayin edilecektir. Örneğin teknolojinin imkanları ile  yerin çok altında gerçekleştirilen metro inşaatına arazi sahibinin bir müdahale hakkı olmayacaktır.

Arazi üzerindeki mülkiyetin yatay ve dikey kapsam alanında bulunan ağaç gibi bitkilerin mülkiyetinin kime ait olacağı TMK m. 684’de açıkca belirtilmiştir. Bu maddeye göre arazinin bütünleyici parçası olmanın bütün şartlarına haiz olan ağaçlar, arazinin mülkiyetine tabi olacaktır. Saksıda yetiştirilen bitkiler ise taşınır olması sebebiyle taşınır mülkiyetine tabiidir.

Meyve verecek kadar olgunlaşan bir ağacın taşınır vasfı sağlayan geçicilik unsurunu aştığı açıktır. Bu düzenlemelere göre arazinin sahibi kim ise meyve ağacının mülkiyeti de o kişiye aittir. 

Meyve ağacının üzerinde yetişen meyveler ise TMK m. 685’e göre  ağaçtan ayrılıncaya kadar ağacın bütünleyici parçası olmaktadır. Buna göre, ağaç ile ilişiği kesilmeden ağaç üzerindeki meyvelerin mülkiyetinin karşı tarafa geçirilmesi mümkün değildir. Asıl eşyadan ayrılmamış olan ürünler doğal olarak asıl eşyanın hukuki kaderine bağlı olacaktır.

Meyvenin doğal veya yapay yollar ile ağaç dalından ayrılması durumunda ise meyve taşınır eşya hükümlerine göre değerlendirilecektir. Meyvenin rüzgar gibi doğal yollar veya üçüncü bir kişinin müdahelesi ile sınırı aşan ağaç daldan ayrılması sonucu meyvenin komşu bahçeye düşmesi durumunda katlanan nimetlerinden yararlanır ilkesi gereği; komşunun taşınmazına düşen meyvelerin toplanmasına dek bu meyveler ağaç sahibinin mülkiyetindedir. Aşağıda detaylıca açıklanacağı üzere TMK m. 740 hükümleri gereği arazisine meyve düşen komşunun meyveleri toplaması ile artık meyvelerin mülkiyeti komşu tarafından aslen kazanılmış olacaktır.

Bahçeden Sarkan Meyvelerin Hukuki Durumu

Ağaç ve bitkilerin taşkınlığından söz edilebilmesi için dalların ve köklerin arazi yatay sınırının aşılarak komşu taşınmaza veya yol gibi kamusal bir alana sarkması gerekmektedir.

Komşuların Ağaç  Dallarına Katlanma Yükümü ve Meyve Toplama Hakkı

Türk Medeni Kanunu m. 740’ta düzenlendiği üzere komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, komşunun istemi üzerine uygun bir süre içerisinde kaldırılmaz ise komşunun bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebileceği; ekilmiş veya üzerine yapı inşa edilmiş bir arazisine dalların taşmasına katlanan komşunun bu dallarda yetişen meyveleri toplama hakkının bulunduğu belirtilmiştir.

Zarar durumunda TMK m. 740’ta da  belirtildiği üzere komşu uygun bir süre tanıyarak zarara konu sebebiyet veren dalların kaldırılmasını isteyebilir. Zarardan anlaşılması gereken yalnız müspet bir zarar değildir. Bu zarar, sarkan dalların kendi arazisindeki ağaçların büyümesini engellemesi, güneş ışığını engellemesi, yapraklarının arazisini kirletmesi gibi durumları da içermektedir.

Ağaç dal ve köklerinin sahibi, kendisine tanınan süre içerisinde kaldırmadığı durumlarda komşu malik isterse bizzat kendisi mülkiyeti kendine geçecek şekilde sınırı aşan ağaç dallarını kesebilecektir. Yargıtay, 21.02.2013 tarihli bir kararında bitişik bahçelerde komşu olan kişiler arasında sanığın komşusunun ceviz ağaçlarının kendi bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar vermesinden rahatsızlığınını ifade etmesine rağmen komşusunun tedbir almaması üzerine kendi bahçesine sarkan komşusunun ceviz ağacını budamasının mala zarar verme suçunu oluşturmayacağına karar vermiştir.

Bu konunun göz hakkı açısından önemi ise kendi arazi sınırlarından taşarak komşunun sınırına geçen meyve hakkındaki düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre sınırın aşılmasına katlanan nimetlerinden de faydalanacaktır. Arazi sınırını aşarak taşan meyvelerin toplanması için zarar gerekmemektedir. Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere meyvelerin komşu taşınmaz sınırına düşmesine gerek yoktur. Komşu malik doğrudan kendi sınırına geçen dallardan meyveleri toplayabilir.

Yukarıda açıklandığı üzere arazi sahibinin taşan dallar üzerindeki hakları sebebiyle komşu araziler arasındaki sınırı aşan dallardan meyve toplaması hukuka aykırı değildir. Bu durumda göz hakkı sebebiyle ceza ve özel hukuk açısından değerlendirilmesi yalnız sınırı aşmayan kısımlar hakkında yapılabilecektir.

Göz hakkına dayanılarak ağaç dallarındaki meyvelerin yenilmesi durumu, dalların arazi sınırını aşmadığı durumlarda da gerçekleşebilmektedir. Bahçe sahibinin rızası dışında bahçeye girilerek de (konut dokunulmazlığının ihlali, TCK m. 116) ağaç dallarındaki meyvelere erişmek mümkündür.

Ağaç Dallarının Kamusal Bir Alana Sarkması Durumu

Meyve ağacının özel mülkiyete tabii olmayan sokak, yol ve devlet binası gibi kamusal bir alana sarkması durumunda ise Türk hukukunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

TMK m. 740/3’te ormanlar hakkında yukarıda bahsedilen komşuluk hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemenin tüm kamu mallarını kapsamamasına rağmen doktrin tarafından orman dışındaki taşınmazlarda da  TMK m. 740’ta belirtilen komşuluk hak ve ödevlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir.

Belirtmek gerekir ki komşuluk hak ve ödevlerinin uygulanabilmesi için ağaç dallarının ağaç sahibinin mülkiyetinin sınırını aşarak komşusunun mülkiyet hakkını ihlal etmesi gerekir. Uzunluk belediyelerce değiştirilebilecek olsa da örneğin Ankara’da 15 metrenin üstündeki sokak ve caddeler büyükşehir, altındakiler ilçe belediyesine ait olması sebebi ile TMK m. 740 hükümlerine gidilemeyeceği için yola sarkan ağaç dallarından meyvenin toplanması hukuka uygun olmayacaktır. Belediyelerin kamusal alana sarkan bu dalların kaldırılmasını isteme ve dalları kaldırma hakkı bulunmaktadır.

Kamusal alana sarkan daldaki meyvelerin mülkiyet sahibinin rızası dışında herhangi biri tarafından yenilmesi,  ceza ve özel hukuk açısından sorumluluğa neden olacaktır.

Ceza Hukuku Açısından Göz Hakkı

Türk Ceza Kanunu m.141’de zilyedin rızası olmadan başkasına ait bir taşınır malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimsenin hırsızlık suçunu işleyeceği ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı ifade edilmiştir.

Meyvenin alınmasındaki rıza açıkca verilmiş olabileceği gibi örtülü de olabilir. Çocukların meyve bahçesine girip meyve almasında zilyet olan bahçe sahibi bu duruma bir ses çıkarmaz, itiraz etmez ise bu durumda örtülü bir rızanın kabulü gerekir.

Yargıtay,  E. 2014/16390 K. 2015/3661 T. 5.3.2015  numaralı kararında mağdurun ben zarar verilmeden önce evimin yanındaki bahçede bulunan ağaçlarımdaki meyvelerden komşularımın faydalanmalarına müsaade etmiştim ifadesini rıza olarak değerlendirmiş, kişinin bahçesine girerek kiraz ağacından kiraz yemek ve kirazları yerken ağacın dallarını kırmaları şeklinde gelişen olayda suça sürüklenen çocuklar hakkında konut dokunulmazlığının ihlali ve hırsızlık suçundan ceza verilmesinin yerinde olmadığını ifade ederek ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.

Bir başkasının konutunun eklentisi olan bahçesine kişinin rızası olmadan girilmesi halinde konut dokunulmazlığının ihlali suçu meydana gelecektir. Hırsızlık suçu şikayete bağlı olmayan bir suçtur, şikayet olmaksızın hırsızlık suçunu işleyen kişi hakkında soruşturma başlatılır. Suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl olan dava zamanaşımı süresi içerisinde bahçe sahibinin şikayeti gerekmeksizin soruşturma başlatılır. Ayrıca TCK m. 142/4’te düzenlendiği üzere hırsızlık amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde şikayete bağlı bu suçların da soruşturulması için mağdurun şikayet aranmayacaktır.

Yargıtay, 01.07.2013 tarihli bir kararında, sanıkların yakınlarına ait meyve bahçesindeki ağaçlarda bulunan elma ve armutları toplamasının hırsızlık suçunu (TCK m.141/1) meydana getirdiği ifade edilmiştir.

Bir suçun işlenmesi sırasında fail için çekinilen ilk durum suçun icrası sırasında mağdurun göstereceği tepkidir,  failin endişesi bakımından TCK hükümleri daha sonrasında gündeme gelecektir. Kanun koyucu tarafından bu durum göz önüne alınarak  hırsızlık suçunun mağdurun savunma hakkını kullanma şansının önemli ölçüde azaldığı gece vaktinde işlenmesi sebebiyle cezanın yarı oranında arttırılacağı düzenlenmiştir (TCK m.143). Gece vaktinden ne anlaşılması gerektiği ise TCK m.6/1e’de düzenlenmiştir. Gece vakti, güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresini ifade etmektedir.

TCK m. 147/1’de zorunluluk hali başlığı altında hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak amacıyla işlenemesi durumunda olayın özelliğine göre cezada indirim yapılabileceği gibi ceza verilmekten de vazgeçilebileceği düzenlenmiştir. Buna göre açlıktan ölecek durumda olan bir kişinin meyve ağacından meyve alması ceza verilmesini gerektirmezken karısı  hamile ve aşeren bir kişinin meyve bahçesi sahibinin rızası olmadan meyve alması hakim tarafından cezai indirime tabii tutulabilir. 

Komşunun bahçesinden birkaç  meyve alınıp yenilmesi, mağdurun rızası yok ise hırsızlık suçunu oluşturacaktır fakat hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle TCK m.145 uyarınca cezada indirim yapılabileceği gibi suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurarak ceza verilmeyebilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26.10.1987 tarihli bir kararında bahçedeki ağaçtan birkaç elma koparıp yemesini törelere, örf ve adetlere göre süregelen toplumsal bir alışkanlığın tezahürü, suça ilişkin iradenin yokluğu ve dolayısıyla hırsızlık suçunun oluşması için suçun nicelik açısından yeterli boyuta ulaşmaması nedeniyle cezalandırılmasına yer olmadığına karar vermiştir.

Bahçeden meyve alınması sırasında meyve ağacına zarar verilmiş ise mala  zarar verme suçu meydana gelecektir. TCK m.151/1c’de zarar verilen malın devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu olduğu durumlarda failin bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

Yazımızda da belirttiğimiz üzere Türk toplumunda göz hakkına dair süregelen bir alışkanlık bulunmakta ve bu durum örf ve adet oluşturmaktadır. Bu örf ve adet, kişinin göz hakkına dayanarak birkaç meyveyi bahçe sahibinin rızası olmaksızın yiyebileceğinin ve bu durumun bir suç oluşturmayacağına dair kişilerde bir kanaat oluşturmaktadır.

Kanaatimce, toplumda bu denli yaygın olan bu örf ve adet, göz hakkına dayanılarak meyve bahçesinden göz hakkının sınırlarına uygun olarak birkaç meyve yenmesinin haksızlık oluşturup oluşturmadığına dair meyve yiyen kişide hataya sebebiyet vermektedir. TCK m. 30/4 gereği işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz. Bahçeden örf ve adete uygun olarak yalnız birkaç meyvenin alınması cezai sorumluluk gerektirmeyecek, sınırı aşan kısım için ise cezai sorumluluk gerektirecektir. Bu sınırın ise her somut olayda; örf ve adet ve meyvenin değeri gibi durumlar dikkate alınarak hakim tarafından belirlenmesi gerekmektedir (TMK m.4).

Önemle belirtmek gerekir ki yukarıda sayılan sebeplerle kişilerin cezai sorumluluğu bulunsun veyahutta bulunmasın meyveyi zilyedin rızası dışında alan kişilerin zilyede veya malike karşı özel hukuk bakımından sorumluluğu bulunacaktır. Ağaç sahibinin rızasını almadan meyvelerini toplayan kişilerin bahçe sahibinin uğradığı bu zararı tazmin etmesi gerekmektedir.

Bahçe Sahibinin Saldıranlara Karşı Meyve Ağaçlarını Savunma Hakkı

Haksız eylem hukuka aykırı şekilde zilyedin eşya üzerindeki fiili hakimiyetini yürütmesine engel olmayı veya güçselleştirmeyi hedefliyorsa kişinin mal varlığına bir saldırıdan söz edilecektir.

Medeni Kanun 981/1’e göre zilyet her türlü gasp ve saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Zilyedin kuvvet kullanma yoluna başvurabilmesi için saldırı veya gaspın gerçekleşiyor olması gerekir. Saldırı başlamamış veya sona ermiş ise kişi kuvvet kullanarak mal varlığını savunamaz.

Kişi mal varlığına gelecek olası saldırılar için uygun ve gerekli önlemleri alabilir. Bahçe sahibinin meyve ağaçlarından izinsiz meyve alınmasını önlemek adına duvar veya çit çekmesi uygunken bahçenin elektrikli telle çevrilmesi ve hukuki dengenin aşılarak mülkiyet hakkını ihlal edenlere silah ile ateş edilmesi cezai sorumluluğa sebep verecektir.

Savunmanın nasıl olacağına dair bir şekil öngörülmemiştir. Her somut olayda savunma hakkına uygun hareketlerin hukuki denge ışığında değerlendirilmesi gerekir. Bahçeye girmeye çalışan çocukların bahçeden zor kullanarak uzaklaştırılması veya kovalanması haklı bir savunma olacaktır. Bahçe sahibi saldırıyı defedecek birçok imkana sahipken bahçeye giren çocukların vücut bütünlüğüne yönelik sopa, tabanca gibi araçlarla yaralamada bulunması cezai sorumluluk gerektirecektir. Bahçe sahibinin bahçesine girilmesinden dolayı hiddet duyarak saldıran kişilere ölçüsüz savunma yapması durumunda haksız tahrik hükümleri  (TCK m.29) ile cezai sorumluluğunda indirime gidilmesi mümkündür. Zilyet olan bahçe sahibi kuvvet kullanırken aşırıya kaçmamış, ölçülü davranmış ise savunma sebebiyle oluşacak zararlardan sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir: Furkan Levent, “Göz Hakkının Hukuki Değerlendirmesi”, hukukcukafasi.com/goz-hakkinin-hukuki-degerlendirmesi, (Erişim Tarihi: … ).

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:


ARTUÇ Mustafa (2018), Malvarlığına Karşı Suçlar, Ankara, Adalet Yayınevi

AVCI Mustafa (2018), Osmanlı Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Adalet Yayınevi

AYAN Mehmet (2016), Eşya Hukuku – I: (Zilyetlik Ve Tapu Sicili), Ankara, Seçkin Yayınevi

AYAN Mehmet (2016), Eşya Hukuku – II: (Mülkiyet), Ankara, Seçkin Yayınevi

AYDOS Oğuz Sadık (2019), Pratik Eşya Hukuku, Ankara, Gazi Kitabevi

DİNÇBUDAK SOLAK Beyza (2018), Mülkiyet Hakkının Komşuluk Hukuku Bakımından Kısıtlanması, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

KOCA/ÜZÜLMEZ (2019), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Adalet Yayınevi

OĞUZMAN/SELİÇE/ÖZDEMİR (2019), Eşya Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi

YILDIRIM Ahmet Hamdi, İslam’da Göz Hakkı Diye Bir Şey Var mı? başlıklı video, erişim adresi: youtube.com/watch?v=PP_jK4XwNZ8

ZEVKLİLER Aydın (1984), Komşuluk Hukukunda Taşkın Bitki ve Ağaçlar, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2 (2) , 113-131

fikih.info/goz-hakki-kul-hakki

en.wikipedia.org/wiki/Gleaning

The following two tabs change content below.

Furkan Levent

Araştırmayı ve öğrendiklerini paylaşmayı seven bir hukuk öğrencisi, hukukcukafasi.com kurucusu ve blokzincir meraklısı.

Benzer yazılar

5 Yorum

  1. Seda C. dedi ki:

    Bir öğrenci makalesine göre çok başarılı ve dikkat çekici bir yazı olmuş, başarılarınızın devamını dilerim

  2. Yaren dedi ki:

    Hukuka dair daha az bilinenlerle ilgili harika bir noktaya değinilmiş, aynı zamanda oldukça doyurucu olmuş. Bu güzel yazı için teşekkürler…

  3. Nihat dedi ki:

    Açıklayıcı bilgileriçin teşekkürler.

  1. 14 Haziran 2020

    […] Göz Hakkının Hukuki Değerlendirmesi […]

  2. 31 Ağustos 2020

    […] Göz Hakkının Hukuki Değerlendirmesi […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir