Kamu Davası Açılmasında C. Savcısının Takdir Yetkisi
Kamu Davası Nedir?
Türk hukuk sisteminde, sadece bireyleri ilgilendiren özel hukuk davalarının yanı sıra davalı ve davacı arasında eşitlik bulunmayan davalar da bulunmaktadır. Davalı ve davacı arasında eşitlik bulunmayan idari davalar idarenin kamu gücü kullanarak gerçekleştirdiği eylem ve işlemler neticesinde ortaya çıkan uyuşmazlıkları konu edinir.
Kamunun taraf olduğu bir başka dava olan ceza davalarında ise durum farklıdır. Burada, haksızlık isnadında bulunulan, kamu değil; bizzat haksızlığı gerçekleştiren bireydir (KARTAL, 2015). Ancak bu haksızlık o kadar yoğundur ki bireyi olduğu kadar öncelikli olarak toplumu da incitir (KARTAL, 2015). Ayrıca idari davalarda kamu davalı taraf iken ceza davalarında davacı taraftır. Bunun yanı sıra, kamu davasının konusunu oluşturan suçun ihtiva ettiği haksızlığın türü ve yoğunluğu ve gerektirdiği yaptırım da idari yaptırımlardan oldukça farklıdır (KARTAL, 2015). İdari davalar sonucunda idarenin tazminat ödemesine ya da idari işlemin; iptaline, yokluğuna, geri alınmasına ya da kaldırılmasına karar verilir. Ceza davalarında ise son derece ağır yaptırımlar olan hapis cezası ve adli para cezası gibi yaptırımlar öngörülmüştür.
Sadece bireyleri ilgilendiren özel hukuk davalarından farkı ise, her ne kadar bu davalarda da davacı ve davalı taraf eşit konumda bulunsa da bu davalara konu olan haksızlığın muhtevası o kadar yoğundur ki bu haksızlıkların birçoğuna karşı Türk hukukundaki en ağır yaptırım olan hapis cezası öngörülmüştür. Ayrıca, işlenen suçla kamu düzeni bozulduğundan, kamu davasının öncelikli muhatabı kamu kabul edilir ve dava kamu adına açılır (KARTAL, 2015).
Kamu Davasının Açılmasında Benimsenen İlkeler
Mecburilik İlkesi
Mecburilik ilkesi, ilgili makamların suç niteliği taşıyan fiili öğrenmelerinden itibaren yapılan muhakeme sonucunda, söz konusu fiilden dolayı kamu davası açılması gereksinimi halinde kendiliğinden harekete geçerek kamu davası açmalarını esas alan ceza muhakemesi ilkesidir. Mecburilik ilkesinin ihtiva ettiği mecburilik vasfı, kanundan kaynaklandığı için söz konusu ilke, kanunilik ilkesi olarak da adlandırılmaktadır (KARTAL, 2015).
Mecburilik ilkesi kendi içinde üç alt ilkeyi barındırmaktadır. Bunlar; araştırma mecburiyeti ilkesi, kamu davası açma mecburiyeti ilkesi ve kamu davasını yürütme mecburiyeti ilkesidir.
Maslahata Uygunluk İlkesi
Doktrinde takdirilik veya uygunluk prensibi olarak da adlandırılan maslahata uygunluk ilkesi genel olarak; Cumhuriyet savcısının; bir fiilin işlenmesi haberinin alınmasından sonra soruşturmaya başlayıp başlamamakta; soruşturma sonucunda fiilin veya failin belli olması ve hatta yeterli şüphe oluşturacak vakıaların bulunmasına rağmen, kamu davasının açılıp açılmaması noktasında ve nihayet açılmış bir yargılama sona erinceye kadar yürütülüp yürütülmemesi bakımından sahip olduğu takdir yetkisini ifade eder (KARTAL, 2015).
Tarihsel süreç içinde küresel hukuk anlamında meydana gelen değişiklikler neticesinde hukuk artık bir öç alma mekanizması olmaktan çıkmıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak da mahkemeler haksızlık muhtevası barındıran her suç hakkında yargılama yapmama yoluna gitmişlerdir. Bu yola girebilmek için ise af, zamanaşımı, kanun değişiklikleri sonucunda söz konusu fiilin suç olmaktan çıkarılması gibi yöntemler geliştirilmiştir. Bu bağlamda maslahata uygunluk ilkesinin, adaletin bireyselleştirilmesi açısından da son derece elverişli olduğu iddia edilmektedir (KARTAL, 2015).
Ceza Sorumluğunu Ortadan Kaldıran Şahsi Sebep Olarak Etkin Pişmanlık Halleri ve Şahsi Cezasızlık Sebepleri Açısından C. Savcısının Takdir Yetkisi
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık suç işlemiş olmaktan duyulan pişmanlıktan ziyade suçun dış dünyada meydana getirdiği olumsuz sonuçları ortadan kaldırma iradesini ifade eder (CİHANGİR, 2018). Zararın ortadan kalkması açısından gösterilen etkin pişmanlık, bazı hallerde suç hiç işlenmemiş gibi bir sonucun ortaya çıkmasına neden olurken bazı hallerde ise suç neticesinde ortaya çıkabilecek zararların azalmasına ve suçla mücadele edilebilmesi açısından suça yönelmiş kişiyi tabiri caiz ise altın bir köprüyle suçtan uzaklaştırmaktadır.
Genel kural olarak mecburilik ilkesini benimsemiş olan Ceza Muhakemesi Kanunu, suç işlendiğine dair yeterli delile ulaşmış olan Cumhuriyet savcısına kamu davası açma yükümünü yüklese de, bazı haller bakımından Cumhuriyet savcısına suçun işlendiğine dair yeterli delile ulaşsa bile kamu davası açma hususunda takdir yetkisi tanınmıştır. CMK’nın 171. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Cezayı kaldıran etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilecektir.” Söz konusu kanun hükmüyle Cumhuriyet savcısına tanınan takdir yetkisinin kapsamı sadece cezayı kaldıran etkin pişmanlık halleri açısından öngörülmüştür.
Cezayı Kaldıran Etkin Pişmanlık Halleri
Türk Ceza Kanunda sadece belirli suçlar hakkında cezayı kaldıran etkin pişmanlık halleri düzenlenmiştir. Bunlar;
- Organ veya Doku Ticareti Suçu
- Karşılıksız Yararlanma Suçu
- İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu
- Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçları
- Para ve Kıymetli Damga veya Alet ve Malzeme Sahteciliği Suçları
- Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma ve Örgüte Üye Olma Suçu
- Silahlı Örgüt Suçu
- Rüşvet Suçu
- Yalan Tanıklık Suçu
- Yalan Yere Yemin Suçu
- Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu
- Suç İçin Anlaşma Suçu
Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Varlığı Hali
Suçun icrası sırasında, bir diğer deyişle iter criminise girdiği andan itibaren mevcut olan bazı sübjektif haller, cezalandırmaya engel olabilecek mahiyettedir (KARTAL, 2015). Yeni Ceza Kanunumuza göz attığımızda, 167 ve 273. maddelerin kenar başlığında hükmün niteliğinin şahsi cezasızlık sebebi olduğu zaten belirtilmiştir. Yine YTCK 245/4, 281/1, 283/3 ve 284/4.maddelerde sevkedilen hükümlerin şahsi cezasızlık sebebi niteliğinde olduğu, hükmün içeriğinden ve madde gerekçelerinden açık bir şekilde anlaşılmaktadır (GEDİK, 2006). Tüm bunlar dışında, bilinçsiz taksir suçlarında meydana gelen neticenin, failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması halinde ceza verilmemesi sonucu doğuran TCK 22/6. maddedeki düzenlemenin de şahsi cezasızlık sebebi niteliğinde olduğu öğretide kabul edilmektedir. Suçun unsurları dışında kalması sebebiyle şahsi cezasızlık sebepleri, söz konusu suçun varlığına etki etmez. Yani suç olarak nitelendirilen fiil suç olarak varlığını sürdürmeye devam eder.
Şahsi cezasızlık sebeplerinin suçun unsurlarının dışında kalması dolayısıyla uygulanması için bilinmesine gerek yoktur. Yine aynı sebeple şahsi cezasızlık sebeplerinde yanılgıya düşmesi halinin de şahsi cezasızlık sebeplerinin uygulanabilmesi açısından bir önemi yoktur. Şahsi cezasızlık sebepleri adından da anlaşılacağı üzere hangi şahıs açısından meydana gelmişse sadece o şahıs bakımından uygulanma olanağı bulur. Dolaysıyla iştirak halinde işlenmiş olan suçlar bakımından suçun diğer failleri ve şerikler açısından uygulanma alanı bulmaz.
Türk Ceza Kanunu’nda Şahsi Cezasızlık Sebebi Öngörülen Suçlar;
- Taksirle İşlenen Suçlar
- Malvarlığına Karşı İşlenen Suçlar
- Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu
- Yalan Tanıklık Suçu
- Suç Delillerini Yok Etme. Gizleme veya Değiştirme Suçu
- Suçluyu Kayırma Suçu
- Tutuklu Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçu
Cezayı Kaldıran Etkin Pişmanlık Halleri ve Şahsi Cezasızlık Sebeplerine İlişkin Takdir Yetkisinin Kullanılması
Ceza Muhakemesi Kanunu m. 171/1, “Cezayı kaldıran etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verebileceğini öngörmek suretiyle bu hususta kamu davası açılmasını savcının takdirine bırakmaktadır (KARTAL, 2015).
Her ne kadar Cumhuriyet savcısının takdir yetkisini kullanabilmesi için takdir yetkisinin uygulanmasına yön verecek etkin pişmanlık ve şahsi cezasızlık sebepleri kanunda düzenlenmiş olsa da doktrinde bazı yazarlar kanunda düzenlenen bu hususların savcının takdir yetkisini kullanacağı bazı haller için yetersiz kaldığını belirtmiştir. Bu yetersizlik hakkaniyete uygun olmayan sonuçların doğmasına sebep olma ihtimalini her daim sürdürmektedir. Dolayısıyla bu boşluk, fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararının verilmesi icap eden hallerde dava açılmasına ve fakat dava açılmasının daha hakkaniyetli olduğu durumlarda kovuşturmaya yer olmadığı kararının verilmesine sebep olabilecektir (KARTAL, 2015).
İlgili madde hükümlerinde öngörülen şartların gerçekleşmesi koşuluyla savcının takdir yetkisini kullanabileceği haller şunlardır:
- Taksirli suçlar ve yalan tanıklık suçu hariç olmak üzere, şahsi cezasızlık sebeplerinin bulunduğu haller,
- İmar kirliliğine neden olma suçu bakımından uygulama alanı bulan cezayı kaldıran etkin pişmanlık halleri.
Bununla birlikte savcının, takdir yetkisini son derece dikkatli kullanması gerekir ve tereddüde düşmesi halinde davanın açılmasını gerektiren durumlar şunlardır:
- Yukarıda yer verilen suçlar dışındaki cezayı kaldıran etkin pişmanlık halleri,
- Taksirli suçlar ve yalan tanıklık suçu bakımından uygulama alanı bulan şahsi cezasızlık sebepleri (KARTAL, 2015).
Son olarak belirtmek gerekir ki, doktrindeki hakim görüşe göre, eğer savcı 171/1’de öngörülen hallerin varlığı konusunda tereddüde düşerse, takdir hakkını, davanın açılması yönünde kullanmalıdır.
Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi, belirli bir yasal sınırı aşmayan suçlarda Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlenmesini şüpheliye verdiği deneme süresi sonuna kadar geri bırakmasıdır (ERCAN, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2019).
Görüldüğü üzere ceza hukukunda kamu davasının açılmasının ertelenmesi farklı şekillerde meydana gelebilmektedir. Bunlardan duruşmanın ertelenmesi; açılmış bulunan bir kamu davasının, mahkeme tarafından belirlenen bir deneme süresi boyunca geri bırakılmasını ifade eder (KARTAL, 2015). Deneme süresinin iyi hal ile geçirilmesi ve öngörülen yükümlülüklere uyulması halinde, kamu davasının açılması ile başlayan kovuşturma süreci sona erecektir (KARTAL, 2015).
– Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmasını erteleyebilmesi için aşağıdaki koşulların bulunması gerekir (CMK m. 171/2-3). Uzlaşma ya da ön ödeme kapsamında bir suç olmamalıdır,
– Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumunun uygulanabilmesi için yeterli suç şüphesinin varlığı gerekir,
– Suçun üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektirmelidir,
– Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olmaması gerekir,
– Yapılan soruşturmanın, erteleme kararı verildiğinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanısını vermesi gerekir,
– Kamu davasının açılmasının ertelenmesinin, şüpheli veya toplum açısından kamu davasının açılmasından daha yararlı olması gerekir,
– Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.
Yukarıda sayılan şartların varlığı halinde kamu davasının açılması beş yıl süreyle ertelenebilir. Çocuğa yüklenen suçlardan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki şartların varlığı halinde, erteleme süresi üç yıldır. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi durumunda ise kamu davası açılır ve erteleme süresi içinde dava zamanaşımı süresi işlemez.
Diğer erteleme şekli olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması Ceza Muhakemesi Kanunu madde 231/5’te düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartları şunlardır:
– Objektif Koşullar
– Suç uzlaştırmaya tabi ise uzlaştırma yolu denenmiş ve sonuç alınamamış olmalıdır,
– Suç Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Yasası’nda yer alan suçlardan bulunmamalıdır,
– 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda suçun ayrıca 3713 sayılı Terör ve 477 sayılı Kanunlar kapsamında yer alan suçlardan olmaması gerekmektedir,
– Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmalı ve hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olmalıdır,
– Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamalıdır,
– Sanık suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararları gidermelidir,
– Sanık HAGB’nin uygulanmasını kabul etmelidir,
– Sanık hakkında denetim süresi içinde başka bir HAGB kararı verilmemelidir.
– Sübjektif Koşullar
– Makemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutumu ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanısına ulaşılması gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmesi durumunda sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Çocuğa yüklenen suçlardan dolayı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki şartların varlığı halinde, HAGB süresi üç yıldır. Denetimli serbestlik süresi içinde yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin şartlara uyulduğu takdirde davanın düşmesi kararı verilir. Bu şartlara uyulmadığı takdirde mahkeme hükmü açıklar. Önemle belirtmek gerekir ki, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kovuşturma sürecinde, gerekli şartların mevcut olması durumunda, hakim tarafından verilen bir karardır. Dolayısıyla bu konudaki takdir yetkisi yargılamayı yapan mahkemenin hakimine aittir.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
- Ceza Davalarında Verilen Karar Çeşitleri, Sanığa Etkisi
- Yapay Zekanın Cezai Sorumluluğu
- Ceza Yargılamasına Hakim İlkeler Işığında SEGBİS
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir: Ertuğrul Kahraman (2020). Kamu Davası Açılmasında C. Savcısının Takdir Yetkisi, hukukcukafasi.com/kamu-davasi-acilmasinda-c-savcisinin-takdir-yetkisi, (Erişim Tarihi: … ).
CİHANGİR, F. (2018). Etkin Pişmanlık Hakkında. hukukihaber.net/etkin-pismanlik-hakkinda-makale,5733.html adresinden alınmıştır
ENSAR, B. (2016). Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 29-55.
ERCAN, İ. (2019). Ceza Hukuku Genel Hükümler. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık.
ERCAN, İ. (2019). Ceza Muhakemesi Hukuku. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık.
GEDİK, D. (2006). Yeni Türk Ceza Kanununda Şahsi Cezasızlık Sebepleri. Yargıtay Dergisi.
KARTAL, M. (2015). Karşılaştırmalı Hukuk Işığında Kamu Davasının Açılmasında Cumhuriyet Savcısının Takdir Yetkisi. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık.
ÖZEN, M. (2009). Kamu Davası Açma Konusunda Benimsenen İlkeler, Cumhuriyet Savcısının Takdir Yetkisi ve İddianamenin İadesi. Ankara Barosu Dergisi, 17-28.
Ertuğrul Kahraman
Ertuğrul Kahraman (Tümünü gör)
- Hâkim İlkeler Işığında İmar Planı Değişiklikleri - 10 Ekim 2021
- Kriptoparaların Haczi ve Soğuk Cüzdan Haczi Sorunu - 8 Temmuz 2021
- Tanınmamış Devletlerin Tanınması - 4 Haziran 2021
2 Yorum
[…] Kamu Davası Açılmasında C. Savcısının Takdir Yetkisi […]
[…] Kamu Davası Açılmasında C. Savcısının Takdir Yetkisi […]