İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları

SLAPP davaları ile dünyanın birçok yerinde ekonomik ve siyasi olarak zayıf bireylerin ve kuruluşların hukuk aracılığı ile hukuksuz şekilde yıpratıldığı görülmektedir. Yargılamadan ziyade yargılama süreciyle davalıyı cezalandırmayı güden bu siyasi ve/veya ekonomik gruplar, temelsiz iddialar ve yargılamayı uzatmaya yönelik beyanlarla temel bir insan hakkı olan ifade özgürlüğüne zarar vermektedir.
SLAPP Davası Nedir?
SLAPP davası (Strategic Lawsuit Against Public Particaption), ekonomik ve siyasi açıdan güçlü kişi ve kuruluşlar tarafından toplumsal öneme sahip konularda kendilerini eleştiren kişi ve kuruluşlara kötü niyetli olarak korkutma ve susturma amacı güden davadır. SLAPP davası, ismini ingilizce karşılığı Demokratik Katılıma Karşı Stratejik Dava ifadesinin baş harflerinden almaktadır. Bu kısaltmanın İngilizce dilindeki çağrışımının tokat olması ise davanın esası bakımından oldukça anlamlıdır. Fransızca konuşan ülkelerde ise bu tür davalar tıkaç dava olarak nitelendirilmektedir.
SLAPP davalarında amaç hukuki bir mücadele sonucu davayı kazanmak değildir. Güçlü kişi ve kuruluşlar, eleştiri yapan kişiyi uzun yargılama süreciyle yıpratmak ve ağır yargılama giderlerini kullanarak kişiye ekonomik ve psikolojik zarar verme amacı gütmektedir. SLAPP davaları oldukça etkilidir çünkü en temelsiz ve haksız davanın bile savunulması yıllara malolabilmekte, ciddi ekonomik kayıplara yol açabilmektedir. Psikolojik baskı ve ekonomik nedenlerle toplumsal konular konusunda eleştirmen kişiler bu baskı sonucu susmayı ve özür dilemeyi kabul etmektedir.
SLAPP davaları aynı zamanda caydırıcıdır. Davacı yargılama sonucu her ne kadar haksız bulunsa da davacıya karşı eleştiride bulunmak isteyenler, dava sürecinin psikolojik ve ekonomik kaygıları sebebiyle eleştiri yapmaktan çekinmekte, susturulmaktadır.
Temel Haklar ve Özgürlüklere Karşı SLAPP Davaları
Türkiye’de ilk olarak 1924 Anayasasında kelam hürriyeti olarak tanımlanan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti anayasamızın 26. maddesinde de tanınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre; herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hürriyetine sahiptir. Anayasa m. 27’de ise bilim ve sanat hürriyeti tanınmıştır. Buna göre herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama yapma, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.
Öte yandan Anayasa m. 36’ya göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Temel hak ve özgürlüklerini kullanan kişilerin susturma ve yıpratma amaçlı SLAPP davaları hakkın kötüye kullanımı niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu m.2’de herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uyması gerektiği ifade edilmiştir. Ekonomik ve siyasi olarak güçlü kişilerin kendilerini eleştiren kişilere karşı susturma ve yıpratma amaçlı kamu ve özel hukuk davaları açması, hak sahibininin hakkını olağan amacıyla değil de demokratik olmayan amaçlar ile kullanması durumunda hukuk düzeni tarafından korunmayacaktır.
Hakaret İddiası ile SLAPP Davaları
Birleşik Krallık’ta hakaret iddiası ile SLAPP davalarının ifade özgürlüğüne aykırı kullanılmasını engellemek adına 2014 yılında Hakaret Kanunu (Defamation Act) yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla hakaret davası şartı olarak davalıya dava açmadan önce hakaret sonucu ciddi bir zarar yaşadığını kanıtlama zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye’de SLAPP davaları siyasi eleştirilere karşı da sık sık kullanılmaktadır. Ülkemizde başta Cumhurbaşkanına hakaret olmak üzere birçok ünlü siyasi figürün hakaret davalarını takip eden hukuk büroları bulunmaktadır. İşbu sözde hukuk büroları Twitter, Facebook gibi yerlerde sanal devriyeler atarak, matbu dilekçelerle müvekkilinin aleyhindeki binlerce ifadeye karşı dava açmakta, delillerin yetersizliği ve hukuki anlamda elinin güçlü olmadığı durumlarda ise uzlaşma kurumu vasıtası ile eleştiri yapan kişilerden maddi menfaat sağlamaktadır. Ekonomik durumları sebebi ile hukuki destek alamayan ve doğal olarak bu sözde hukuk bürolarıyla mücadele edemeyen kişiler baskılanmakta, yıpratılmaktadır.
Hakaret suçu olarak değerlendirilmesine bakılmaksızın Facebook, Twitter ve Youtube gibi sosyal medya platformlarından dava açmak ve ispat için istenen verilerin ifade özgürlüğü sebebiyle davacı ile paylaşılmaması hakaret bürolarının hukuki destek alamayan kişileri baskı ile ikrar ve uzlaştırma yollarına yönledirdiği bilinmektedir. Yalnızca hakaret davalarına bakan ve çalışanlarını sanal bir bekçi olarak kullanan işbu sözde hukuk büroları ile ifade özgürlüklerine karşı oldukça yıpratıcı bir politika sergilemeleri nedeniyle geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren ve sosyal medyaki kişilerin kimlik tespitini kolaylaştıran düzenlemeler içeren Sosyal Medya Yasası arasında siyasi bir bağın olduğu iddia edilmektedir.
İfade özgürlüğü kapsamındaki ifadelere açılan SLAPP davalarından haberdar sosyal medya kullanıcılarının günümüzde siyasi eleştiri yapmaktan kaçındığı gözlemlendiğinde organize şekilde açılan bu davaların oldukça etkili olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Anayasamızda tanınmış ifade özgürlüğünün korunması adına Türkiye’nin siyasetçilerin sert eleştiriye katlanma yükümlülüğü ilkesinden hareketle Birleşik Krallık Hakaret Kanunu benzeri bir düzenleme getirmesi şarttır.
Gıda Güvenliği ve SLAPP Davaları
Gıda güvenliği, ürünün tüketicinin sofrasına ulaşana dek gıdalardaki olası fiziksel, kimyasal, biyolojik, mikrobiyolojik ve her türlü zararların öngörülmesini ve uzaklaştırılmasını temel alan tedbirlerin alınması ile sağlanmaktadır. Türkiye’de gıda güvenliğinin sağlanmasında yetkili otorite ise Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğüdür.
Tüketicilerin gıda olarak tükettikleri ürünün içeriğini bilme ve kendisine sunulan doğru bilgiler ışığında seçim hakkı bulunmaktadır. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü dışında tüketicinin ürünlerin içeriğine doğru şekilde ulaşması adına görev yapan birçok sivil toplum kuruluşu ve kişi bulunmaktadır. Çevreye karşı duyarlı bu gönüllü kişi ve kuruluşlar, gıda üreticileri tarafından SLAPP davaları ile yıpratılmak istenmektedir.
Keskinoğlu Tavukçuluk v. Greenpeace Akdeniz
2016 yılında Yutmayız isimli kampanyası ile sağlığa ve çevreye zarar vermeyecek şekilde tavuk üretimi talebinde bulunan Greenpeace Akdeniz, pazarın yüzde 85’ini elinde bulunduran 7 gıda şirketi ile karşılaştı. Greenpeace’in internet sitelerinde yayınladıkları bildiriye şirket isimlerinin ve logolarının kullanılması sebebiyle kişilik hakkı ihlali sebebi ile dava açılarak erişimi engellenmesi talep edildi.
Bu dava sonucu isim ve logo içermeyen yeni internet siteleri ile sağlıklı tavuk üretimi çağrısında bulunan Greenpeace Akdeniz üzerinde siyasi ve hukuki baskılar devam etti. 23 Mayıs 2016 tarihinde Keskinoğlu Tavukçuluk, rekabet yasağına hükümlerine aykırı olarak hareket ettiğini iddia ettiği Greenpeace hakkında suç duyurusunda bulundu ve somut delil içermeyen bu iddialarla Greenpeace hakkında kamu davası açıldı.
29 Eylül 2017 yılında Greenpeace Akdeniz’in Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı davranmadığına karar verilmiş olsa da Keskinoğlu Tavukçuluk yargılama süresini uzatarak dava açmaktaki amacına ulaşmış, ticari amacı bulunmayan çevresel amaçları bulunan Greenpeace Akdeniz, ekonomik ve psikolojik açıdan yıpratılmıştır.
Gıda üreticilerinin hedefi olan birçok kuruluş haklarında açılan davalarla halen yıpratılma, çevresel amaçlarından uzaklaştırılmak istenmektedir. Türkiye’de gıda ürünlerinin ambalaj bilgilerine bağlı kalarak sosyal medya ve internet sitesi üzerinden halkı aydınlatma amacı taşıyan incelemeler yayınlayan Gıda Dedektifi de SLAPP davaları ile susturulmak istenen oluşumlardan yalnızca biridir.
SLAPP Davalarına Karşı Faaliyetler
Dünyanın birçok yerinde açılan SLAPP davalarında zayıf grupların ifade özgürlüğünü korumak amacıyla yukarıdaki Birleşik Krallık örneği gibi birçok hukuk uygulaması geliştirilmişir. Henüz bir uluslararası sözleşme ile SLAPP davalarına müdahale yoluna gidilmemiş olsa da 2001 yılında Aarhus Sözleşmesi ile kişilerin çevresel sorunlara dair önemli tartışmalar hakkında fikirlerini ifade edebilme haklarını korumaya yönelik önlemleri alma görevi taraf devletlere yüklenmiştir. Ne yazık ki Türkiye, Avrupa Birliği’ne ek olarak 43 ülkenin taraf olduğu Aarhus Sözleşmesini çeşitli çekinceler ileri sürerek henüz imzalamamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin 31 eyaletinde SLAPP davası karşıtı yasalar bulunmaktadır. Örneğin, California eyaletinde uygulanan hukuk düzeninde başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal haklarının kullanımına ilişkin SLAPP davasına maruz kaldıklarını düşünen kişilere 60 gün içerisinde davanın düşürülmesini talep etme hakkı tanınmıştır. Bu talep ile davacı tarafından iddiasının temel unsurlarını destekleyen deliller sunulmaması durumunda dava reddedilecektir. Bu red kararı ile davalının mahkeme ve vekalet giderleri davacı tarafından karşılanacaktır. Düşürülme talebinin kabulü sonrası davalı, davanın kötü niyetli olarak açıldığı iddiası ile de tazminat davası açabilmektedir. Aynı zamanda davalı SLAPP davasına maruz kaldığı iddiasının mahkeme tarafından reddi ara kararını kanun yoluna götürme hakkına da sahiptir.
The Public Participation Project (PPP)
Çok sayıda kuruluş ve önde gelen kişilerin desteğini alan The Public Participation Project, Amerika Birleşik Devletleri’nde SLAPP davalarını önlemeye yönelik tüm eyaletlerde geçerli olacak federal yasa çalışması içerisindedir. The Public Participation Project, ifade özgürlüğünü sınırlamaya yönelik davaları da takip etmekte, bu alanda çalışanlara hukuki ve maddi destek vermektedir.
SLAPP davaları konusunda halkı bilinçlendirmeyi de hedefleyen bu projeye ve hazırladıkları hukuki materyallere anti-slapp.org adresinden ulaşılabilir.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
- Ceza Yargılamasına Hakim İlkeler Işığında SEGBİS
- Direnme Hakkı ve Sivil İtaatsizlik
- Toplumsal Tepkinin Tutuklama Kararına Etkisi
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir: Furkan Levent (2020). İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları, hukukcukafasi.com/ifade-ozgurlugune-yonelik-slapp-davalari, (Erişim Tarihi: … ).
Kemal Gözler, İnsan Hakları Hukukuna Giriş, Bursa, Ekin, 2. Baskı, 2020,
Beril Çekin (2019) Demokrasiye Tıkaç SLAPP Davaları, Üstad Avukatlık Meslek Dergisi, 8. sayı, s. 18 – 23.
Gökhan Candoğan (2020) Gıda Sektöründe İfade Özgürlüğünü Engellenmeye Yönelik Kanun Teklifi TBMM Gündeminde, forseti.com.tr/haber/gida-sektorunde-ifade-ozgurlugunu-engellenmeye-yonelik-kanun-teklifi-tbmm-gundeminde
Ahmet M. Güneş (2010) Aarhus Sözleşmesi Üzerine Bir İnceleme, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.
Gonca Çelik (2019) Gıda Güvenliği Nedir? Türkiye’de Gıda Güvenliği Nasıldır?, evrimagaci.org/gida-guvenligi-nedir-turkiyede-gida-guvenligi-nasildir-7841
Nilsun Gürsoy (2020) Kamunun Katılımını Engelleme Amaçlı Stratejik Davalar, iklimadaleti.org/2020/03/09/kamunun-katilimini-engelleme-amacli-stratejik-davalar-nilsun-gursoy/
anti-slapp.org
en.wikipedia.org/wiki/Strategic_lawsuit_against_public_participation
Furkan Levent
Furkan Levent (Tümünü gör)
- Blokzincir Aracılığı ile Dava Fonlaması - 14 Mayıs 2021
- İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları - 15 Ekim 2020
- Göz Hakkının Hukuki Değerlendirmesi - 8 Haziran 2020
7 Yorum
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]
[…] İfade Özgürlüğüne Yönelik SLAPP Davaları […]