Ülkemizde ve Dünyada Hayvan Hakları
Hayvanlar bizim dilsiz dostlarımızdır; kendilerini savunma, istediklerini veya istemediklerini dile getirme kabiliyetinden yoksundurlar. Dolayısıyla en çok da onların her anlamda korunmaya ihtiyaçları varken ne yazık ki hukuki anlamda korunmalarında bir eksiklik söz konusu olmuş ve konu ülkemizde hâlâ tam olarak rayına oturtulamamıştır. Bunu son zamanlarda sıklıkla meydana gelen ve kamuoyunda büyük üzüntüye yol açan acı verici hadiselerden anlayabilmekteyiz. Ülkemizde insan hakları alanında çalışmalar yapıldığı kadar hayvan haklarının, hukukun gölgesi altında korunması amacına yönelik çalışmalar yapılmaması veyahut da bunların şiddet eylemlerini azaltmaya yetecek düzeyde olmaması, insanlık olarak hepimizin ayıbıdır. Oysa Tolstoy’un da dediği gibi hayvanı öldürmek ile insanı öldürmek arasındaki mesafe bir adımdır. İnsan haklarına özen gösterildiği ölçüde dostlarımızın da haklarını korumak için özen göstermemiz gerekmektedir.
Bu yazımızda hayvan hakları; hayvanların geçmişten günümüze Türk hukukundaki yeri ile diğer ülkelerin hukuk sistemlerindeki yeri, bu konuda ülkemizdeki güncel mevzuat ve günümüzde de süregelen tasarı tartışmaları konu edinilecektir.
Hayvanların Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunundaki Yeri
Hayvanların hukuk sistemimizdeki statüsü, her ne kadar dile getirirken vicdanımız rahatsız olsa da Türk Medeni Kanununa göre eşya olmaktan öteye gidememiştir. Bu sebeple de hayvanların korunması için, insanların korunmasına dair mevzuatımızda yer alan hükümlerden değil, eşyaların korunmasına dair hükümlerden istifade edilecektir. Ancak eşyaların korunmasına dair hükümlerden de sadece sahipli hayvanlar yararlanabilecektir. Zira hukukumuzda, geçmişte insanların sosyal sınıflara ayrılmasında olduğu gibi, hayvanlar bakımından da sahipli ve sahipsiz sınıflandırması yapılmaktadır. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu 3.maddesinin (e) bendine göre; ‘‘Sahipli hayvan; insan tarafından kültüre alınmış ve eğitilmiş hayvanlardır.’’ Sahipli hayvanlara karşı gerçekleştirilen kötü muameleler, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 151.maddesinin 2.fıkrasına göre mala zarar verme suçu gereğince cezalandırılmaya tabi tutulacaktır.
Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
Türk Ceza Kanunu m. 151/2
Kanun lafzından da anlaşılacağı üzere sahipli bir hayvana zarar vermek TCK m.151/1’e göre suçun faili hakkında, 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası uygulanacaktır. Ancak maddenin içeriğinden ve hatta başlığından da anlaşıldığı üzere; bu cezalandırma, hayvanın canına zarar geldiğinden, onun bir canlı olarak korunması gerektiğinden değil; sahibinin malvarlığında bir eksilme meydana geldiğinden ötürü yapılmaktadır. Üstelik Ceza Muhakemesi Kanunu 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkra ile uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK m.151/1 ve 2. fıkraları kapsamındaki mala zarar verme suçu, uzlaştırma kapsamına alınmıştır. Yani, taraflar aralarında anlaştığı müddetçe dostlarımızın canlarına zarar gelmiş olmakla kalınacak, olay soruşturma kapsamına bile alınmayacaktır.
Nitekim sahipli hayvana karşı gerçekleştirilen kötü muameleler hakkında uygulanacak olan 151. madde dahi, bazı Yargıtay Kararlarından anlaşılacağı üzere delil yetersizliği gibi çeşitli nedenler öne sürülerek gerektiği gibi uygulanamamakta ve sanığın beraatine karar verilmektedir.
Bu konu ile ilgili Yargıtay kararları: [(2015/5231 E. , 2015/30190 K.) (2015/3944E. , 2015/29423K.) (2015/15734E. , 2016/6003K.) (2015/11241E. , 2015/31562K.)]
Her ne kadar etik olarak hayvanların eşya kapsamında değerlendirilip yaptırımının da bu hükümlere göre uygulanmasının yanlış olduğunu ifade edebilirsek de hukuki olarak bir yanlışlık söz konusu değildir. Ancak sahipli-sahipsiz hayvan ayrımının yapılması ile hayvanlar arasında dahi eşitliğin sağlanamamasının Türk hukuk sisteminin bir eksikliği olarak ifade etmek mümkündür.
Hayvanseverleri tatmin etmeyecek zaman zaman kararlar alınmasına rağmen emsal nitelikte olup diğer hâkimlere örnek olabilecek kararlar da azımsanamayacak kadar bulunmaktadır. Misal;ülkemizde ilk olarak 2015 yılında bir kafeden sokak kedisi sahiplenip ona işkence ederek ölümüne yol açan ve bu görüntüleri de sosyal medya üzerinden paylaşan üniversite öğrencisi hakkında, Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde kendisine ait olmayan hayvanı öldürdüğü gerekçesiyle TCK m.151/2 mala zarar verme suçundan 4 aydan 3 yıla kadar hapsi istenen bir dava açılmış ve yargılama sonunda sanık, üst sınır olan 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Hayvanlara yönelik gerçekleştirilen kötü muamelelere karşı, ülkemizde sanığa verilen ilk hapis cezası olması, hayvan hakları savunucularının adalete olan inancını bir nebze de olsa kuvvetlendirmiş olmakla birlikte, diğer hâkimlerin de bu davalarda mahkûmiyete hükmeden caydırıcı kararlar alabilmeleri adına cesaret aşılamış, gerekçe olarak gösterebilecekleri bir kaynak oluşmuştur. Bu olayın gerçekleşmesinin üzerinden 2 yıl geçtikten sonra, İstanbul Beyoğlu’nda sahipli kediyi yere vurarak öldürdüğü iddiasıyla yargılanan sanık hakkında, TCK m.151/2 hükmü gereğince iki yıl hapis cezası verilmiş olması da bu söylenenleri haklı kılmaktadır.
Yine yakın tarihte Ankara ili, Gölbaşı ilçesinde site sakinlerinin beslediği 3 köpek ve 2 kedinin zehirlendiği olayda, Mahkeme Heyeti, sanığın mala zarar verme suçunu işlediğinin anlaşılması üzerine; suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar, tehlikenin ağırlığı ve sanığın güttüğü amaç göz önünde bulundurularak her katılan için birer yıl olmak üzere toplam beş yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar vermiştir.
Hayvanlara yönelik gerçekleştirilen zarar verici eylemlere karşı, Türk Ceza Kanunu’nun 151.maddesinin dışında, 181 ile 182.madde ve 226.maddenin dördüncü fıkrası gereğince cezalandırmaya gidilebilecektir.
Buna göre 181.maddenin dördüncü fıkrasında; “Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” denilmiş, 182. maddede ise aynı suçun taksirle işlenmiş hâli düzenlenmiştir.
Yine Türk Ceza Kanunu 226.maddede müstehcenlik suçu düzenlenmiş ve 4.fıkrasında;‘‘Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.’’ denilerek suçların kanuni tanımındaki şartların gerçekleşmesi hâlinde, failin bu suçlardan da cezalandırılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Sahipsiz hayvan ise 5199 Sayılı Kanunun 3.maddesinin (f) bendine göre; ‘‘Barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanlardır.’’
Her ne kadar kanunun 4. maddesinde tüm hayvanların eşit doğduğu ve sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamlarının desteklenmesi gerektiği ifade edilse de bunun gerçekleşmesi için çaba gösterilmediği ve hatta kanunlarda bu konuda bir çelişki olduğu görülmektedir. Zira; sahipli hayvanlarda olduğu gibi bir uygulamaya gidilmemekte ve sahipsiz hayvana karşı gerçekleştirilen herhangi kötü bir eylemde Ceza Kanunlarımıza göre suç oluşmamaktadır. Bu durumun müeyyidesi 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve buradan atıfla 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerince olmaktadır. Yani sokak hayvanlarının vücut bütünlüğüne zarar geldiğinde bu durum yargıya bile taşınamamakta ve faile sadece idari para cezası verilmekle yetinilmektedir.
Hayvanları Koruma Kanunu
Hayvanları Koruma Kanunu 24 Haziran 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş ve günümüzde de hâlen uygulanan bir kanun olmuştur. O zamandan bu zamana meydana gelen acı olayların fazlalığı, ne yazık ki kanunda değişiklik yapılması için yeterli olamamıştır.
Mevcut kanunun amacı, şu şekilde ifade edilmiştir:
Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.
Hayvanları Koruma Kanunu m.1
Bu mağduriyetlerin nasıl önleneceği ise yukarıda açıkladığımız üzere; sahipli hayvanlar bakımından Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinde düzenlenmişken, sahipsiz hayvanlar bakımından Hayvanları Koruma Kanunu ve atıf yaptığı mevzuatlar dikkate alınacaktır.
Sahipsiz hayvanların korunması, bakılması ve gözetimi için yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde, yerel yönetimler yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler ile çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile eşgüdüm sağlanarak diğer ilgili kuruluşların da görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Hayvanları Koruma Kanunu m.6 3. fıkra
Görüldüğü üzere bu madde ve kanunun diğer maddelerinde izin verildiği ölçüde, 5199 Sayılı Kanun dışındaki her türlü mevzuat uygulama alanı bulabilecektir. Keza kanunun 31.maddesinde 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, 4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu ile 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu hükümlerinin saklı olduğu; Geçici 2.maddesinde ise ‘‘Bu Kanun gereğince çıkarılması gerekli bulunan yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hazırlanır.’’ denilerek bu duruma izin verildiği görülmektedir.
Kanunun 14.maddesinde hayvanlarla ilgili yasaklar düzenlenmiştir. Bunlardan bazıları; hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmâl etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek, gücünü aştığı açıkça görülen fiillere zorlamak, hayvan bakımı eğitimi almamış kişilerce ev ve süs hayvanı satmak, ev ve süs hayvanlarını 16 yaşından küçüklere satmak, hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak, onlara işkence yapmak, sağlık nedenleri ile gerekli olmadıkça bir hayvana zor kullanarak yem yedirmek, acı, ıstırap ya da zarar veren yiyecekler ile alkollü içki, sigara, uyuşturucu ve bunun gibi bağımlılık yapan yiyecek veya içecekler vermektir.
Kanunun 28.maddesinde ise; bu kanunda düzenlenen hükümlere aykırı davranılması sonucunda verilecek idari para cezalarının ne kadar olduğu tek tek hüküm altına alınmıştır. Mesela; kontrolsüz üremeyi önlemek amacıyla, toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan kedi ve köpeklerin, sahiplerince kısırlaştırılması esastır. Bununla birlikte, söz konusu hayvanlarını yavrulatmak isteyenler, doğacak yavruları belediyece kayıt altına aldırarak bakmakla ve/veya dağıtımını yapmakla yükümlüdür. Bu hükme aykırı davrananlar ise 28.maddenin 1.fıkrasının (a) bendine göre; 300 TL idari para cezasına çarptırılacaklardır.
Hayvan Haklarının Ülkemizdeki Tarihsel Gelişimi ve Diğer Ülkelerdeki Uygulamalar
Cumhuriyet döneminde 1926 yılında kabul edilen 904 Sayılı Hayvan Islahı Kanunu ile hayvancılığın geliştirilmesi, salgın hastalıkla mücadele ve veteriner hekimlerin görev ve yetkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Hayvanlara kötü muamelelere ilişkin yasal düzenlemeler ise, o zamanki ceza kanunları kapsamında değerlendirilmiştir. 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununun 521. maddesinde; “Her kim, bila mucip başkasına ait olan bir hayvanı öldürürse veya işe yaramayacak hale koyarsa sahibinin şikâyeti üzerine dört aya kadar hapis ve yüz liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahkûm olur” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. 577. maddesinde ise; “Bir kimse hayvanlara karşı insafsızca hareket eder veya lüzumsuz yere yaralar veya aşikâr surette haddinden fazla yorulacak derecede zorlarsa bin sekiz yüz liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkûm olur” hükmü bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere; 765 Sayılı Eski Türk Ceza Kanunu bağlamında sahipli-sahipsiz hayvan ayrımına gidilmemiş ve tüm hayvanlara yönelik gerçekleştirilen eylemler, suç kapsamında değerlendirilmiştir.
Yakın tarihimizde Türkiye, hayvan haklarının korunmasına yönelik ilk yasal adımını, 2003 yılında ‘Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne taraf olarak atmıştır. Bundan 1 yıl sonra, 2004 yılında da hayvanların korunmasına yönelik çıkartılan ilk kanun olan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilmiş ve yine 2004 yılında kabul edilen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 151.maddesindeki ‘‘mala zarar verme’’ 181 ve 182. maddedeki ‘‘çevreyi kasten ve taksirle kirletme’’ ile 226.madde 4.fıkra hükümleri, hayvanlara yönelik işlenen suçlarda uygulanabilir hükümler hâline gelmiştir.
2006 yılında, 5199 Sayılı Kanunun 5, 6, 10, 13, 15, 17, 18, 19 ve 27. maddelerine dayanılarak “Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Bu yönetmeliğin amacı, 1.maddeye göre; 5199 Sayılı Kanunda düzenlenen hükümlerin nasıl uygulanacağını belirlemektir.
Anayasamızda, hayvanların korunmasına yönelik doğrudan bir düzenlenme bulunmamaktadır. Ancak 56.maddedeki; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek ve çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmü ile m.169’da yer alan; “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.” hükümlerinin, hayvan haklarını da ihtiva ettiğine, yorum yoluyla ulaşılabilecektir.
Diğer ülkelerde ise, yine geçmişten günümüze hayvan haklarına duyulan önem artmış ve çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan bazıları:
- 1850 yılında Fransa’da, kamuya açık yerlerde, evcil hayvanlara kötü muamelenin yasaklanması ve bununla ilgili bir kanun yapılması,
- 1876 yılında İngiltere’de, Hayvanlara Kabalık Yasası kabul edilerek hayvan deneyleri ile ilgili düzenlemeler yapılması,
- 1933 yılında Almanya’da ilk kez, hayvanların doğal bir varlık olduğunun kabul gördüğü bir yasanın kabul edilmesi,
- 1966 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Hayvan Refahı Kanunu’nun kabul edilmesi,
- 1970 yılından beri, bu harekete diğer Avrupa ülkelerinin de genel olarak katılarak mevzuatlarında hayvanların korunmasına dair hükümlere yer vermeleridir.
15 Ekim 1978 tarihinde ise Paris’teki UNESCO Merkezi’nde, uluslararası alanda büyük öneme haiz olan Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ilân edilmiştir. 1987 yılında da Türkiye’nin 2003 yılında taraf olduğu ‘Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ imzaya açılmıştır.
Zamanla hayvana gösterilen değer Avrupa’da gittikçe artmış ve hayvanı eşya olarak kabul eden anlayış, kanunen terk edilmiştir. Örneğin; Avusturya Medeni Kanunu’na 1986 yılında eklenen 285/a hükmüne göre, hayvanların nesne olmadığı düzenlenmiş ve yine Almanya’da 24.07.1972 tarihinde ‘Hayvanları Koruma Kanunu’ kabul edilmiştir. Bilahare Alman Medeni Kanunu’na 20.08.1990 tarihinde eklenen 90/a maddesi ile hayvanların eşya olmadığı ve onların özel yasalarca koruma altında olduğuna ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. 2002 yılında ise, Alman Anayasası 20/a maddesinde yapılan “Devlet, gelecek nesillere olan sorumluluğu çerçevesinde, temel ve doğal yaşam kaynaklarını ve hayvanları anayasal düzen çerçevesinde yasa koyarak ve kanunlara ve hukuka uygun olarak kamu otoritesi ve yargı makamları eliyle korur” şeklindeki düzenleme ile de hayvanlar, anayasal boyutta koruma altına alınmıştır. Aynı şekildeki düzenlemeler, İsviçre Medeni Kanunu’na eklenen 641/a hükmü ve Fransa Medeni Kanunu m.515/14 hükümlerinde de yer bulmuştur.
15 Ekim 1978 Tarihli Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi
Londra’da 21-23 Eylül 1977 tarihlerinde Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve bu birliğe bağlı diğer ulusal birlikler tarafından hayvan hakları konusunda toplantılar yapılmış ve bu toplantıların sonucunda 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’teki UNESCO Merkezi’nde 14 madde halinde Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ilân edilmiştir.
Bildirgede; hayvanların eşit olduğu, bütün hayvanların gözetilme, bakılma ve korunma hakkı olduğu, onlara hiçbir şekilde kötü davranılamayacağı, bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa bunun bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılması gerektiği, hayvanlarda fiziksel ya da psikolojik acı çektiren her türlü deneylerin yapılmasının hayvan haklarına aykırı olduğu ve hayvan haklarının da insan hakları gibi yasa ile korunması gerektiği gibi daha birçok hüküm yer almaktadır.
Hayvan Haklarının Korunmasına Yönelik Ülkemizdeki Yeni Tasarı Tartışmaları
Ülkemizde 2004 tarihinde kabul edilen 5199 Sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu’nun, son zamanlarda hayvanlara yönelik meydana gelen şiddet eylemlerinin artması üzerine eksik kaldığı anlaşılmış ve hayvanseverler tarafından kanunda değişiklik yapılmasına dair istenç artmıştır. Bunun üzerine hayvanların eşya statüsünden çıkması, sahipli ya da sahipsiz ayrımı yapılmaksızın hayvanlara karşı gerçekleştirilen tüm eylemlerin Türk Ceza Kanunu kapsamına alınması ve yaptırım olarak hapis cezasının uygulanması gerektiğiyle ilgili Sivil Toplum Kuruluşları, Akademisyenler ve bazı milletvekilleri tarafından uzun yıllar birçok defa metinler hazırlanmıştır. Ne yazık ki bu metinlerin bir kısmı TBMM gündemine dahi gelememiş, bir kısmı da gelmesine rağmen askıda kalmış ve kanunlaşamamıştır.
Tüm partiler tarafından kabul gören “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 2011 yılında dönemin başbakanı tarafından imzalanmış ve Meclis Başkanlığı’na sunulmuştur. Tasarı 2012 ve 2014 yıllarında kamuoyunda çokça tartışılmış fakat çözüme kavuşamamış ve askıda kalmıştır. Yine Sapanca’da 2018 yılında gördüğü işkence sonrası hayatını kaybeden ve toplumda büyük tepki uyandıran yavru köpek olayından sonra, hayvan haklarıyla ilgili ciddi yaptırımlar içeren yeni yasanın, Meclis’in 27. döneminde öncelikle ele alınacağı Cumhurbaşkanı tarafından söylenmiştir ancak 27. yasama dönemi üzerinden epey zaman geçmiş olmasına rağmen yasa henüz çıkmamıştır. Tüm bu olumsuzluklara karşın güzel gelişmeler de yaşanmış ve ülkemizde ilk kez, Şubat 2019’da, 5 partinin ortak önergesiyle TBMM çatısı altında; Hayvan Hakları için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştur.
Yeni yasanın çıkması için yıllardır çaba gösterilmesine rağmen bir türlü çıkamamasının birçok sebebi bulunmaktadır. Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Av. Ahmet Kemal ŞENPOLAT’a göre; lobicilik faaliyetlerinin bu yasanın çıkmaması üzerinde etkili olabileceği, Sivil Toplum Kuruluşlarının tek bir metin üzerinde karar kılamamaları ve bundan ötürü birçok metin hazırlanmış olması, Meclis tarafından hayvanlara gerekli özenin gösterilmemesi, bu sebepler arasında yer almaktadır.
Hayvan Haklarının Korunması İçin Yapılabilecekler
Kanaatimce; Hayvan Hakları Koruma Kanunu’nda iyileştirmelere gidilmeli, hayvanlara yönelik gerçekleştirilen kötü huylu eylemler, Ceza Kanunları bağlamında ayrı bir suç olarak düzenlemeli ve caydırıcılığın arttırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunulmalıdır.
Bunlarla birlikte; toplumda bilinç olmadan hiçbir çabanın işe yaramayacağı açıktır. Bu sebeple toplumda hayvanlara karşı, onların da sadece bir canı olduğundan ötürü korunması gerektiğine yönelik farkındalık arttırılmalı, bu bilincin sağlanması için camiler dahil birçok alanda insanlar bilinçlendirilmelidir.
Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile belirlenir.
Mahatma Gandhi
Bir insanı tanımak için, öncelikle hayvanlara nasıl davrandığına bakmalısınız.
Sigmund Freud
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılabilir: Betül Ulucan, “Ülkemizde ve Dünyada Hayvan Hakları”, hukukcukafasi.com/ulkemizde-ve-dunyada-hayvan-haklari, (Erişim Tarihi: … ).
Bu yazımızda ilginizi çekebilir:
CUMALIOĞLU, Emre. (2017) Medeni Hukukta Hayvan Hakları ve Hayvanlar Üzerindeki Hak, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.19: 576-579
MENTEŞ GÜRLER, Ayşe. (2009) Türkiye’de Hayvanları Koruma Kanununun Tarihsel Gelişimi, Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 15 (3): 325-330
KOÇHİSARLIOĞLU ve SÖĞÜTLÜ ERİŞGİN (2020) Hayvanın Hukuki Konumu, Yaşar Dergisi, 15 (58): 1703-1710
TAMZOK, KÜK ve ÇOBANOĞLU (2013) Hukuki ve Etik Boyutlarıyla Sokak Hayvanları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4.1: 265-271
haytap.org/tr/hukuk-stemde-hayvanlara-bakiasinda-mal-ile-can-arasinda-g-gelmek
fikirturu.com/hayvan-haklari/yeni-hayvan-haklari-yasasi-neden-hala-cikmiyor/
cnnturk.com/turkiye/kedi-ve-kopekleri-zehirleyen-doktora-5-yil-hapis-cezasi
onedio.com/haber/turkiye-de-ilk-kez-bir-hayvana-zarar-veren-insana-hapis-cezasi-502759
birgun.net/haber/kediyi-yere-vurarak-olduren-adama-2-yil-hapis-cezasi-256924
Fotoğraflar, haytap.org/tr/haytap-fotograf-yarismalari adresinden alınmıştır.
Betül Ulucan
Betül Ulucan (Tümünü gör)
- Ceza Davalarında Verilen Karar Çeşitleri, Sanığa Etkisi - 13 Ağustos 2020
- Ülkemizde ve Dünyada Hayvan Hakları - 29 Mayıs 2020
1 Yorum
[…] Ülkemizde ve Dünyada Hayvan Hakları […]