Ceza Muhakemesinde Sosyal Medyanın Etkisi

ceza davalarında sosyal medyanın etkisi
ceza davalarında sosyal medyanın etkisi

İnternet günümüzde bilgiye daha, kolay, ucuz, güvenli ve hızlı ulaşmanın en etkili yoludur. İnternetin hayatımızdaki yeri her geçen gün daha da önem kazanmakta ve olmazsa olmaz boyutuna yaklaşmaktadır.

Sosyal medya, kitle iletişim araçlarının en güncel ve en etkilisi konumunda olan internetin sağlamış olduğu teknolojileri kullanarak iletişim kurmayı bilgi paylaşmayı kolaylaştırır. Sosyal medya her bir bireyin internet ortamında yazmış olduğu yazılardan, paylaştığı gönderilerden oluşur. Kısacası sosyal medya, içeriğini kullanıcıların oluşturduğu bir platformdur.

İnternetin bireylere kazandırdığı zaman kısıtlamasına tabi olmayan özgür ortam sosyal medya için uygun zemini hazırlamıştır. Sosyal medyadaki bu özgür ortam tartışmasız bir kilit nokta oluşturmuştur ve bazen demokratik uygulamaların bazen ise kaosun kapılarını zorlamıştır.

Ceza muhakemesi taraflar arasındaki hukuki bir anlaşmazlığı çözmeye yönelik olarak ihtilafın özünü, ana problemi ortaya net ve doğru bir şekilde koyarak, uygulanacak objektif hukuk kurallarını tespit etmek suretiyle, somut olaydaki unsurların hukuk normlarına uyup uymadığının saptanması faaliyetidir. Ceza Muhakemesi kapsamında hukuka uygun olarak toplanmış her türlü delil çözüm için kullanılabilecektir. Deliller, internet sitesinde yazılmış herhangi bir yorum, paylaşım gibi şekillerde de pek tabii ortaya çıkabilecektir.

Sosyal Medya Nedir?

Sosyal Medya, kullanıcılara enformasyon, düşünce, ilgi ve bilgi paylaşım imkânı tanıyarak karşılıklı etkileşim yaratan çevrimiçi araçlar ve web siteleri için ortak kullanılan bir terimdir. We are social 2019 Çeyrek raporuna göre sosyal medya kullanıcı sayısı 3.72 milyara ulaşmıştır ve bu sayı dünya nüfusunun %48 i anlamına gelmektedir. Hiç de azımsanamayacak olan bu sayı sosyal medyanın günlük hayatımızda , ekonomide , politikada ve doğal olarak hukuk alanında ne kadar önemli hale geldiğinin kanıtıdır.

Geleneksel medyadan farklı olarak sosyal medyanın içeriğini sosyal medya kullanıcıları bizzat kendileri şekillendirmektedir. Kullanıcılar anlık olarak kişisel yahut birden fazla kişiye yönelik paylaşımlar yapabilmekte ve gündemden haberdar olabilmektedir.Böylelikle internet ve sosyal medya zaman kavramını, ülkelerin karasal sınırlarını, düşünce özgürlüğünün önündeki engelleri büyük ölçüde ortadan kaldırmaktadır.

Ceza Muhakemesi ve Kapsamı

Ceza muhakemesi, ceza hukukundan doğan bir hakkın ihlal edildiği iddiasının doğruluğunun araştırılması faaliyetidir. Ceza muhakemesi; ceza hukuku kapsamında suç işlenip işlenmediği, işlenmişse failinin veya faillerinin kim olduğu, ceza sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, sorumlu iseler miktarının belirlendiği ve bir yaptırımın ortaya konulması amacıyla yapılan faaliyettir. Ceza muhakemesinin ve ceza muhakemesi hukukunun temel kaynağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunudur.

Gelişen teknolojiye paralel olarak değişen suç ve suçlular bağlamında klasik suç tanımı değişmiş aynı zamanda delillerin de niteliği farklılaşmıştır. Delil kavramının bu yeni tanımı e-delil olarak karşımıza çıkmaktadır. Elektronik deliller, bir elektronik araç üzerinde saklanan veya bu araçlar aracılığıyla iletilen soruşturma açısından değeri olan bilgi ve verilerdir.

İnternetin ve dolayısıyla da sosyal medyanın günümüzde her alandaki etkin rolü dikkate alındığında, oluşan özgür ortamda yeni ve farklı suç tiplerinin doğması yahut klasik tipteki suçların delillerinin bu mecralarda bulunması söz konusu olabilmektedir.

E-Delil

Ceza muhakemesinin araştırmakta olduğu somut hâl genelde geçmişte yaşanmış olaylardan ibaret olduğundan araştırma sürecinde delillerin varlığı önem arz eder. Genel anlamda bakıldığında ülkemiz ceza muhakemesinde kural olarak delil serbestisi ilkesi kabul edilmekle birlikte istisnaları mevcuttur. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 217/2 de yer aldığı gibi yüklenen suçun hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delil ile ispatı mümkündür. Elbette tek istisna bu değildir. Mevcut delille ispat edilmek istenen olayın karara herhangi bir etkisi yoksa veya istem yalnızca davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa yine delil reddolunur.

Son yıllarda kitlesel iletişim aracı olan internet ve internetin sağlamış olduğu olanakları bireylere sunan sosyal medyanın etkisiyle klasik anlamda delil kavramının yanında bilişim kaynaklarında oluşması muhtemel başka bir delil anlayışı oluşmuştur: E-delil.

Elektronik deliller klasik delillere nazaran dijital donanımlarda yer almaları dolayısıyla ulaşılması uzmanlık gerektiren delillerdir. Toplanması kadar değişmeden muhafaza edilmesi de aynı derecede uzmanlık bilgisi gerektirmektedir. Elektronik delillerin toplanması ve muhafaza edilmesinin uzmanlık gerektiren bir iş olması yalnızca teknik açından değildir. Klasik deliller göz önüne alındığında örneğin hırsızlık suçu ele alınırsa, suçun işlenmesinde kullanılan bir maymuncuk üzerinden parmak izi alınması gibi somut yollarla sonuca ulaşmak kolaydır. Ancak elektronik delillerde somut bir cismin içinde yer alan soyut bilgi ve donanımlardan bahsedilmektedir.

Dolayısı ile araştırmanın ilk aşamalarında elektronik delilin yüklenen suçun icrasında delil niteliğinde olup olamayacağı tartışmalara yol açacaktır. Bu yönüyle düşünüldüğünde gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası hukukta güvence altına alınmış olan insan haklarının ihlaline yol açabilecek hak ihlalleri doğması mümkündür.

Hâkimin Tarafsızlığı

Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hâkimler millet adına yargılama yetkisini kullanır. Yargılama sürecinde hakimin taraflı hareket etmesi vicdani takdir yetkisini adalet çizgisinden uzaklaşarak kullanması bireylerin adalete olan güvenini sarsacak, haklarını aramak için yargı yolundan uzaklaşmalarına neden olacaktır.

Hâkimlerin tarafsızlığı gerek anayasamızda gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmış bir husustur.

Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.

Hâkimlerin Tarafsızlığı ve Sosyal Medya

Hakimlerin yargı süreci boyunca incelediği deliller, verilen ara kararlar ve nihai kararda tarafsız olup olmadığını takip etmek öncelikle kendisinin sorumluluğudur. Bu tarafsızlık hususunu sosyal medya bakımından incelemek gerektiğinde öncelikle değinilmesi gereken konu ise yargıcın sosyal medya kullanıcı konumunda olup olamayacağıdır. Günümüzde de yargı etiği, oldukça tartışılan üzerinde anketler yapılan bir husustur. Yapılan anketler ve araştırmalar bir tarafa yargıcın sosyal medyada yer almasının adil yargılanma hakkının ya da hâkimin tarafsızlığı ilkesinin ihlalini oluşturup oluşturmadığı konusunda herhangi bir görüş birliğine ulaşılamamıştır.

Türk hukuk sisteminde yer alan yargılama usul kanunlarında, tarafsızlığını yitirdiğinden bahisle hâkimin reddi ve davadan çekilmesini gerektiren hallere ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Buna göre, hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat davadan çekilebilir. Ancak önemli bir sebep olarak görülebilecek durumlar somut olarak sayılmamıştır.

Hakimlik mesleğini seçmiş bir kişinin iş hayatında, sosyal hayatında ya da sosyal medya anlamında sürdüreceği yaşamında elbette bir takım kısıtlamalar gerekmektedir. Ancak bu, yargıç tüm dünyaya kendisini kapatıp bir zindan hayatı sürmelidir demek değildir. Aksine, devletin adaleti yerine getirme görevini üstlenmiş , millet adına yargılama yapan bir yargıcın ülkesinde ve dünyada yaşanmakta olan her türlü gelişmeden haberdar olması gerekmektedir.

Hâkimin görüşleri, davanın ilerleyişi ya da sonuçlanması sosyal medya kapsamında meydana gelen kamuoyunun etkisi olmamalı, somut olay adalet terazisinde yerini bulmalıdır. Hâkim her ne olursa olsun öncelikle kanunları en doğru şekilde somut olaya uygulamalı ardından kendi vicdan terazisinde de adaletli bir ölçüm yaparak uyuşmazlıkları çözüme ulaştırmalıdır.

İçinde bulunduğumuz çağda geçen her saniye yenilik anlamına gelmektedir. Yaşamızın her alanında ortaya çıkan yenilikler elbette hukuk alanında da etkisini göstermektedir ve gösterecektir.

bknz. Hukuk Kültürü Eksikliği: Adalet Çıkmazı


Akdeniz, Y. Ve Altıparmak, İnternet: Girilmesi Tehlikeli ve Yasaktır, Ankara: İmaj Yayınevi, 2008

Akıncı, H. ve Alıç, A. E. ve Er, C, Türk Ceza Kanunu ve Bilişim Suçları. İnternet ve Hukuk; Atamer, Y. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınevi, 157-275, 2004.

Berber, Keser L, Adli Bilişim, Ankara: Yetkin Yayıncılık , 40-65, 2014.

The following two tabs change content below.

Banu Tunç

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi.

Benzer yazılar

3 Yorum

  1. 8 Mayıs 2020

    […] Bknz. Ceza Muhakemesinde Sosyal Medyanın Etkisi […]

  2. 30 Temmuz 2020

    […] Ceza Muhakemesinde Sosyal Medyanın Etkisi […]

  3. 21 Eylül 2020

    […] somut olaydaki unsurların hukuk normlarına uyup uymadığının saptanması faaliyetidir (TUNÇ, 2020). Çok hassas bir yargılama süreci olan ceza yargılamasında verilen kararlara bu konu hakkında […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir