Kamusal Alanda Fotoğrafçılığın Hukuki Değerlendirmesi

Anılarını saklama ve aktarma ihtiyacı duyan insan, sokak gibi birçok kamusal alanda fotoğraf çekmektedir. Çekilen fotoğraflar, belli şartları sağlaması ile eser olarak nitelendirilir. Fikri haklara konu olan fotoğrafçılık, özel hayatın gizliliği ilkesi ihmal edilmeden icra edilmelidir. Fotoğrafçılık telif ve ceza hukuku açısından birçok düzenlemeye tabii olacaktır. Çekilen fotoğraflar sebebi ile maddi ve manevi tazminata hükmolunabilir.
Bu yazımızda fotoğraf çeken ve fotoğrafa konu olan kişilerin haklarından söz edilecektir.
Giriş
Yüzyıllardır anılarını kaydetme ihtiyacı duyan insanlık, ilk çağlarda taşlara ve mağara duvarlarına kazıyarak, ilerleyen zamanlarda da resimle, yazıyla ve fotoğrafla bu ihtiyacı giderme çabası içinde olmuştur. Zamanla sanata da konu olan resim, yazı ve fotoğraf esas olarak insanların anılarını, tecrübelerini ve bilgilerini gelecek kuşaklara aktarmaya aracılık etmiştir.
İlk fotoğraf makineleri pahalı, büyük boyutlu ve kolayca taşınamayan cihazlardı. Zaman ilerledikçe ve teknoloji geliştikçe fotoğraf makineleri küçüldü ve ucuzladılar. Merakı olan herkesin kolayca alabileceği ve kullanabileceği duruma geldiler. Sonunda da cep telefonların kameralarının gelişmesiyle kolaylıkla cepte taşınabilen ve her zaman insanların yanında bulunan cihazlara dönüştüler. Günümüzde bu cihazların sunduğu kullanım kolaylığı sayesinde insanların en yaygın uğraşlarından biri de amatör fotoğrafçılık olmuştur. Fotoğrafçılığın birçok türü olmasına karşın sosyal hayatı en çok ilgilendiren sokak fotoğrafçılığı toplum içinde oldukça yaygınlaşmıştır. Öte yandan insanların hayatında çok büyük bir yere sahip olan fotoğrafların hukuki sonuçlar doğurması da kaçınılmaz olmuştur.
Fotoğraf ve Fotoğrafçılık Nedir?
Fotoğraf, ışık marifetiyle bir kareye sığdırılan anlık görüntünün kaydedilmesidir. Fotoğrafçılık ise tarif edilen işin yapılmasıdır. Fotoğrafçılık genelde eğlence (hobi) maksatlı ve güzellik kaygısı güdülerek yapılmaktadır. Ancak insanların büyük kısmı anılarını kaydetmek maksadı ile fotoğraf çekmektedirler.
İnsanların anılarını kaydetmek amacı ile gerçekleştirdiği fotoğraf çekme işleminin fotoğrafçılık olarak değerlendirilmesi tartışmaya açık olsa da kanaatimizce bu işlemin fotoğrafçılık olarak değerlendirilmemesi gerekir. Zira fotoğrafçılık, temelinde estetik kaygı bulunan bir uğraş veya iştir. Hobi, para kazanma veya sanat amaçlı fotoğrafçılık yapıldığı görülmektedir. Bunların tümü para kazanmayla sonuçlanabilecek olsa da amaçları farklıdır.
Sokak Fotoğrafçılığı Nedir?
Fotoğraf makinelerinin taşınabilir hale gelmesi ile birlikte sokak fotoğrafçılığı da başlamış oldu. İlk zamanlarda fotoğraf makinelerinin ışık alma (pozlama) sürelerinin uzun olması nedeni ile sokaktaki sabit objelerin fotoğrafları çekilmiştir. Binalar, köprüler, boş caddeler ve ağaçlar bunlara örnektir. Zamanla fotoğraf makinelerinin gelişmesi ile pozlama süreleri kısalmış ve hareketli objelerin de fotoğrafları çekilebilir olmuştur. Bu gelişme ile birlikte sokak fotoğrafçılığının ilerleyişi büyük bir ivme kazanmıştır. Artık insanların, hareketli caddelerin, kalabalıkların fotoğrafları rahatlıkla çekilebilir hale gelmiştir.
Sokak fotoğrafçılığını belgesel fotoğrafçılığı ile karıştırmamak gerekir. Belgesel fotoğrafçılığı olayları belgelendirme, kaydetme amacı gütmektedir. Sokak fotoğrafçılığı da çoğu zaman buna vesile olmakla birlikte asıl amacı bu değildir. Sokak fotoğrafçılığı yukarıda sayılanlarla beraber genellikle insanı konu alır. Diğer nesneler de sokak fotoğrafçılığına konu olabileceği gibi, duruma göre mimari fotoğrafçılığa veya başka bir fotoğrafçılık dalına da konu olabilir.
Sokak fotoğrafçılığı genelde fotoğrafçının avare avare sokakta dolaştığı sırada gördüğü bir kareyi kendi bakış açısıyla görüntülemesidir. Fotoğrafçının kendi bakış açısı, estetik kaygısı, güzellik anlayışı ve yorum gibi birçok öznel değişkeni içerisinde barındırır.
Fotoğraf Çeken Kişinin Hakları Nelerdir?
Hukukumuzda fotoğrafın korunması eser sayılabilmesine bağlıdır. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na (FİSEK) göre eser; “Sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir.”
Fotoğrafçılık bu sayılan kategorilerden güzel sanatlara girmektedir. Bu sebeple çekilen fotoğrafın FİSEK’de belirtilen ölçülere uyması, fotoğrafa “eser” niteliği kazandırır. Eser olarak nitelendirilen fotoğraf böylelikle FİSEK ile hukuk tarafından korunur. Fotoğraf yasanın öngördüğü bu koşulları sağlıyorsa çekildiği andan itibaren eser niteliği kazanır ve ayrıca tescil işlemi gerekmez.
Hukuk düzeninde fotoğrafın eser olarak korunabilmesi için öngörülen koşulların başında özgünlük gelecektir. Yani kanunda geçtiği şekliyle özgünlük, eserin fikir sahibinin hususiyetini taşımasıdır. Bir fotoğraf özgün değilse eser olarak kabul edilemez; bu da başka bir eserin taklidi oluğunu gösterir. Bir eser üzerine katma değer eklenerek yeni bir fotoğraf çekilmesi ile aranan özgünlük şartı sağlanabilir. Böylelikle yapılan iş, eser olarak nitelendirilebilir. Eser sahibi, eserin tüm mali ve manevi haklarına sahiptir. Bu husus FİSEK’de açıkça düzenlenmiştir. Eser sahibi, haklarının ihlali durumunda ceza ve hukuk davaları açarak eserini ve haklarını koruyabilecektir.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, dünyada yeni sayılabilecek olan fikri mülkiyet hakları maalesef yeterince korunmamaktadır. Oysa fikri mülkiyet hakları ihlalinin; bir kişinin arabasını, parasını veya mücevherini çalmaktan farkı yoktur. Hatta kişide daha ağır yaralar açması muhtemeldir. Kanaatimizce yaratıcı bireyin, nerdeyse çocuğu gibi büyüttüğü, geliştirdiği, o güne kadar verdiği emek ve bilgi birikimi ile oluşturduğu eserin çok daha kuvvetli bir şekilde korunması gerekmektedir. Sayıca zaten az olan yaratıcı kesimin korunması ile katma değer üreten kişilerin üretkenliği artacaktır.
Fotoğrafı Çekilen Kişinin Hakları Nelerdir?
Fotoğrafı çekilen kişi, izni olsa da olmasa da hukuk düzeni tarafından korunan bazı haklara sahiptir. Bu haklar ceza hukuku ve özel hukuk tarafından korunmaktadır. İlerleyen kısımda bunlara ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapmadan önce, konunun daha kolay ve doğru şekilde anlaşılabilmesi için bazı kavramların açıklanmasında yarar görülmüştür. Bu kavramlar; kişilik hakları ve özel hayattır.
Kişilik Hakları
Kişilik hakları, kısaca insanların doğmaları, var olmaları sebebiyle kazandıkları haklardır. Kişilik hakları sadece tam ve sağ doğum şartına tabidir, başka bir şarta bağlanamaz. Harici bir yol ile kazanılamaz, rızaen veya cebren devredilemez.
Yaşam hakkı, sağlık hakkı, şeref ve haysiyet, isim, özel yaşam, görüntü gibi konulardaki haklarımız bunlara örnektir.
Özel Hayat
Özel hayat (özel yaşam) kişilik haklarından biridir. Bu hak bireye kişiliğini geliştirebilme ve ailesi ya da diğer özel ilişkileriyle serbestçe ve özgürce vakit geçirebilme imkânı sağlamıştır. Bu hak sayesinde birey, modern hayatın en önemli gereksinimlerinden biri olan gizliliğini devletten ve diğer kişilerden koruyabilecektir.
Özel hayat Alman Anayasası’nda kuşaklar biçiminde açıklanır. Bu bir su birikintisine taş atıldığında oluşan dalgalara benzetilebilir. Taş atılan noktada kişi bulunur. Oluşan ilk dalgada bireyin sır yaşamı bulunmaktadır. Bunun içine aile yaşantısı, ev hayatı, özel ilişkileri, cinsel yaşamı gibi kamuya açık olamayan bölümler girer. Bir sonraki dalga ise kamuya açık olan özel yaşamı sembolize eder. Bunlara plajda güneşlenmek, denize girmek, kır gezintisi (piknik) yapmak, sinemaya gitmek ve bir restoranda yemek yemek örnektir. Bu faaliyetler kamuya açık alanda yapılsa da özel hayatın bir parçasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de Anayasa ile bu hakları koruma altına almıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın içerisinde Özel hayatın gizliliği ve korunması başlığı altında Özel hayatın gizliliği m.20, konut dokunulmazlığı m.21 ve haberleşme hürriyeti m.22 hükümleriyle düzenlenmiştir.
Özel hayat Türk Ceza Kanunu tarafından da korunmaktadır. TCK’nın dokuzuncu bölümünde Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar başlığı altında özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçları düzenlenmiştir.
Fotoğrafçılık Açısından
Sokak fotoğrafçılığı yaparken sıklıkla insanlar fotoğraflanmaktadır. İnsanlar fotoğraflanırken kimlikleri açığa çıkıyorsa bu kişilik haklarının ihlalini oluşturabilir. Bireyin o anda nerede olduğu, ne yaptığı büyük önem taşımaktadır. Eğer birey kamuya açık bir alandaysa ve yukarıda bahsedilen kamuya açık alanda özel hayatın içerisine girecek bir faaliyet yapmıyor ise TCK açısından bir hak ihlali söz konusu değildir. Ancak bu durumda telif hakları ihlali doğabilecektir.
Ayrıca bir kişinin özel hayatının sınırları dışarıdan bakan bir çift göz tarafından kesin olarak görülemeyebilir. Dolasıyla sokak fotoğrafçılığı yaparken kişilerin kimliklerinin belli olmamasına dikkat edilmeli veya izin alınmalıdır. İzin alınması da sınırsız bir özgürlüğe sahip olunduğu anlamına gelmez. İzin verilen zamanda ve izin verilen şekilde çekim yapılmalıdır. Bir kere izin alındı diye kişiyi takip edercesine her anını fotoğraflama hakkına sahip olunamaz. Bir kalabalık fotoğraflanırken içerisinde bulunanların hiçbirinin kişiye özgü şekilde belli olmaması gerekir. Zira kişiye özgü şekilde belli olan birey bu fotoğraf sebebi ile zor duruma düşebilir.
Elbette bu kuralların istisnası bulunmaktadır; kişi kamuya mal olan biri ise veya olay haber niteliği taşıyorsa bu kurallar esnetilebilir. Ancak bu şartların varlığında dahi kişinin rızası dışında sır alanına girilemez. Kamuya mal olmuş kişinin, kamuya açık özel hayatının görüntülenmesi ise özel hayatın ihlali suçunu oluşturmaz. Fotoğraflanan kişi uğradığı zarara göre ve diğer koşulların varlığı halinde maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Sokak Fotoğrafçılığına Dair Yargı Kararları
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2012 tarihli bir kararında kamuya açık alandaki özel hayatla ilgili aşağıdaki kararı vermiştir.
Katılan mağdurenin plajda şezlonga uzanarak güneşlendiği sırada, rızası olmadan, fotoğrafının çekilip derginin ön kapağında, bilgisi ve izni olmadan yayınlandığı olayda;
Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmayıp, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içermektedir. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik prensibinin geçerli olduğu ve kamuya açık alana çıkan her kişinin, bu alandaki her görüntü veya sesinin kaydedilip, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterdiğinin kabulü mümkün değildir. Olayda kamu yararı da bulunmadığı gözetilmeden, “plajın kamuya açık alan olup, gizli alan olmadığı” şeklindeki, özel hayatı salt mekâna indirgeyen gerekçe ile sanıkların beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014 tarihli bir kararında kamuya açık alandaki özel hayatla ilgili aşağıdaki kararı vermiştir.
Sanığın kamerasının çekim yönünü, caddeden geçen veya durmakta olan farklı yaş gruplarındaki bayanların yüz, kalça, ayak, bacak gibi erojen bölgelerine odaklayarak onların görüntülerini, gizlice kaydettiği kabul edildiği halde, özel hayat kavramının; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmayıp, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içermesi karşısında, kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibinin geçerli olduğu ve kamuya açık alana çıkan her kişinin, bu alandaki her görüntü veya sesinin kaydedilip, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterdiğinin kabulünün mümkün bulunmadığı nazara alınmadan, “Sanık tarafından başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması veya kayıt altına alınması söz konusu değildir. Zira görüntüleri kayıt altına alınan bayanlar, yoldan geçen herhangi bir şahıs tarafından da kayıt altına alındıkları şekliyle görülebilir, izlenebilirler. Sanığın eyleminin suç olarak kabulü halinde, yoldan geçen ve önünde ilerleyen bayanın kayıtta yer alan ve yer yer zoom yapılmış bir bölgesine, örneğin poposuna bakan kişinin de suçlu olduğunun kabulü gerekmektedir.” şeklindeki özel hayatı salt mekâna indirgeyen ve yasal olmayan gerekçelerle sanığın beraatine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç
Modern hayatın gelişmesiyle birey kavramı ve kişilik hakları ön plana çıkmıştır. Kişinin kendisini geliştirmesi, özel hayatının, haklarının, şeref ve haysiyetinin, isminin ve görüntüsünün korunması hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Bireyselleşmeyle beraber teknolojinin gelişmesi, ulaşılabilirliğin kolaylaşması ve dünyanın küçülmesi kişilik haklarına saldırıyı kolaylaştırmıştır.
Sosyal hayatta etkileşim içerisinde olan insanlar isteyerek veya istemeyerek özel hayatlarının gizliliğini ihlal eder olmuşlardır. Hukuk da bu duruma kayıtsız kalmayarak bu hakları koruma altına almıştır. Kişinin kamuya açık özel yaşamının, olayın haber niteliği taşıması veya kişinin kamuya mal olması şartlarıyla fotoğrafı çekilebilecekken, sır alanı kesinlikle ihlal edilemez. Kişinin özel yaşamı olmayan hallerde veya kimliğinin belli olmayacağı şekilde fotoğraflanması ise özel yaşamı ihlal etmez. Ama özellikle kamuya açık özel yaşamın sınırları nesnel ve kesin olarak belirlenmediği için yapılması gereken, kişinin kimliğinin belli olmadan fotoğrafının çekilmesi veya izin alınmasıdır.
Aksi taktirde hak ihlali oluşabilecektir. Kişiden izin alınarak fotoğraf çekilmesi halinde de telif hakkı doğabilecektir. Maddi kazanç elde etmek için çekilen fotoğraflarda sözleşme yapılması her iki tarafı da koruyacaktır ve olası uyuşmazlıkların önüne geçecektir.
Satkın, M. B. (2017). Sokak Fotoğrafçılığında Yeni Bir Mecra: Instagram. Sosyal Bilimler Dergisi. Yıl: 4. Sayı:14. Eylül. s. 431- 451
Kaynak, S. Koç, S. (2015). Telif Hakları Hukuku’nun Yeni Macerası: Sosyal Medya. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Folklor/Edebiyat Dergisi. Sayı:83. 2015/3
Kazancı, E. Kişilerin İzinsiz Görüntülerinin Alınmasının TCK m.134 Çerçevesinde Korunması. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Sayı: 1, 2007, s. 131-164
Bilge, O. Bilge, T. Fotoğraf ve Haklarımız. Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu
Akkurt, S. S. Kişilik Hakkının Sosyal Medya Kullanıcıları Tarafından İhlâli Hâlinde Ortaya Çıkacak Cezai Sorumluluğa Medeni Hukuk Bağlamında Bir Bakış, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.25, S.2, 2017, s.329-373.
Kılıçoğlu, A. M. Eser Sayılmayan Fı̇krı̇ Ürünler ve Eserin Adı ve Alametleri Üzerindeki Haklar
Unutulmaz, E. Fotoğraf Çekiminde Hukuki Boyut Türkiye’deki Hukuksal Düzenlemeler Kapsamında Fotoğrafçılık Üzerine Bir Değerlendirme, Ekonomist
Kelby, S. Dijital Fotoğrafçılığın El Kitabı Cilt:3
Aydos, O. S. Basın Yolu ile Kişilik Hakları İhlalinde Manevi Tazminat, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVI, Y. 2012, Sa. 2
Fırat, M. S. Hukuk Devleti Açısından İnternette İnsan Hakkı ve Kişilik Haklarına Saldırı Sorunu. Hacettepe HFD, 5(2) 2015, 101–116
journo.com.tr/6-maddede-sokak-fotografciliginda-izin-alma-meselesi
Mustafa Ceyhun Yetgin
Mustafa Ceyhun Yetgin (Tümünü gör)
- Kişisel Yazışmaların Sosyal Medya Yoluyla İfşası - 18 Aralık 2020
- Kamusal Alanda Fotoğrafçılığın Hukuki Değerlendirmesi - 19 Nisan 2020
- Hukuksal Açıdan Türkiye’deki Suriyeliler ve Mülteciler - 15 Ekim 2019