Tarihsel Süreç İçerisinde Çocuk Hakları

türk hukukunda çocuk hakları

Çocuk haklarına dair düzenlemeler, gelişmiş ülke hukuklarında önemli bir yer edinmektedir. Tarihsel süreçte Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki devlet yapılanmasında hukuku temel bir taş olarak görüp kişilerin hak ve yükümlülüklerini toplumsal düzen içerisinde yasalarla bütünleştirmiştir. Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, çocukları suçun mağduru ve faili olmasını engellemek adına Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi gibi birçok uluslararası anlaşmaya taraf olmuş, Çocuk Koruma Kanunu ve birçok kanun ile çocuğun üstün yararına uygun düzenlemelere imza atmıştır.

Çocuk hakları, Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ışığında tatmin edici düzeyde koruma altındadır fakat ne yazık ki TÜİK verilerinden de görüleceği üzere bu düzenlemelerin uygulamaya geçmesi ve toplumun çocuk haklarını içselleştirmesi bakımından ülkemiz oldukça kötü durumdadır.

TÜİK ve Adalet Bakanlığına Yansıyan Çocuk Verileri

Türkiye’de çocuk, edebi eserlerde süslü cümlelerle coşkunlukla anlatılabilir. Bazılarımızın imtina ettiği sosyal veriler ise çocuk olamanın karanlık yüzünü tokat gibi çarpmaktadır. Hukukumuz anayasal düzen içerisinde yurttaşlarını koruma yükümlülüğünü, istismara açık ve devletin geleceği çocuklarımızın üzerinde daha etkin kılmakta zorlanmıştır.

TÜİK’in 2017 yılında paylaştığı Güvenlik Birimlerine Gelen veya Getirilen Çocuklar veri tabanında 335.242 çocuğun yüzde kırk altısı mağdur sıfatıyla, yüzde otuz ikisi suça sürüklenme dolayısıyla getirilmiştir. TUİK tarafından paylaşlan bu verilere göre adli birimlere 66.321 çocuk sevk edilmiştir. Suç mağduru çocukların oranlarına bakıldığında büyük çoğunluk yaralanma ve cinsel suçlar; suça sürüklenen çocukların oranında büyük çoğunluk  yaralama ve hırsızlık suçlarına yöneliktir.

TÜİK’in 2018 yılında paylaştığı veri tabanında 16-17 yaş grubunda kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı %3.8, yine 2018 yılında paylaşılan veri tabanında 15-17 yaş grubu çocukların iş gücüne katılma oranları %21.1’dir. Adalet Bakanlığının 2018 yılı için paylaştığı verilerde 18.290 kişi çocuğa cinsel istismar suçundan dolayı hakim karşısına çıkmıştır. Toplumumuzun belli bölgelerinde maalesef eğitim düzeyinin ve geleneklerin etkisi ile özellikle cinsel istismar suçlarının gizlenildiği düşünülmektedir.

Çocuk istismarı konusunda, Saadet Özkan tarafından kurulan ve çocuk istismarlarını önlemek adına yaptığı çalışmaları ile hayranlık uyandıran Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği’ni ve yaptığı çalışmaları özenle incelemenizi tavsiye ederiz.

Çalışmalar incelendiğinde insanı en çok yaralayanın ise cinsel istismar suçunun mağduru ile failinin evlendirilmesi olmuştur. Öyle ki bu durum Anayasa Mahkemesi bireysel başvurulara da yansımış ve istismar ettiği çocuk ile evlenen kişi için ceza hukuku sorumluluğu açısından bir etkisinin olmadığı kanaatine varılmıştır.

Cinsel istismar suçunun dayandığı felsefi temeli anlamak adına Türk Ceza Kanunu’nun yapılışında büyük hizmetleri olan duayen akademisyen Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ tarafından kaleme alınan Cinsel Suçlar başlıklı makalenin okunması elzem niteliktedir.

Kanunların yapılma ve uluslararası sözleşmelerin imzalanma aşamasında TÜİK tarafından paylaşılan verilerin sürece etkisi azımsanmayacak seviyedir. Bu çalışmalara rağmen toplumun belli kesimlerinde bu veriler hiçbir anlam ifade etmemektedir. Devlet organları ve yürüttüğü doğru politika ile ocukların zarar görmesini engellemekle yükümlüdür.

Cumhuriyetin İlk Yıllarında Çocuk Hakları

Cumhuriyet döneminde çocuk haklarını adına belirli çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde aynı zamanda çocuk hakları konusunda ses getiren dergiler çıkartılmıştır. 1927 yılında çocuk hakları konusunda yazdığı yazılarla dikkat çeken bir isim Sabiha Zekeriya Sertel’dir. Sertel, çocuk haklarının oluşturulması ve korunmasında sosyal hizmet anlayışının meydana getirilmesi gerektiğini savunmuştur.

Çocukların çalıştırılmasına dair ilk yasaklar, çocukların sağlıklı şartlarda yetiştirilmesi ve hastalıkları önleyici tedbirler 1930’da yayımlanan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda yer almıştır. İlerleyen süreçte çıkarılan kanunlarda da çocuklara dair birçok düzenlemeye yer verilmiştir.

Geleceğimizi aydınlatan çocukların eğitim hakları adına 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu yasalaşmıştır.

Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi

Çocuk hakları için 1924 tarihinde Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi yayımlanmış ve M. Kemal Atatürk tarafından imzalanarak kamuoyuna duyurmuştur. Beş maddeden oluşan bildirgede çocuğun temel hakları yalın bir biçimde dile getirilmiştir.

Bu yalınlığın yarattığı boşluk fark edilerek çocuğun haklarını hukuki boyutta yapılandırma gereği doğmuştur. Böylece 1959 yılında yayımlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi, devletleri hukuki anlamda yükümlülük altına almaması sebebi ile 1989 yılında Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi olarak kabul edilmiş ve 1995 yılında Türkiye’de yürürlüğe girmiştir. 54 maddeden oluşan sözleşmede her biri ayrı hakkı özetleyen dört kısım vardır: Hayatta kalma hakkı, Gelişme Hakkı, Koruma Hakkı, Katılma Hakkı.

Akıllara çocukların neden insan haklarından ayrı olarak bir sözleşmesi var, sorusu gelebilir. Rabia Dirican Tarihi Süreçte Çocukluk ve Çocuk Hakları makalesinde çocukların hayata bağımlı varlıklar olarak başladığını, çocukların istismar ve sömürüye karşı savunmasız olduğunu, toplumdaki birçok değişikliğin çocuklar üzerinde orantısız ve genellikle olumsuz bir etkisi olduğunu belirterek cevaplamıştır.

İstanbul Sözleşmesi

2014 yılında yürürlüğe giren Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi -kısa adı ile İstanbul Sözleşmesi- özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi hukuki ve biyolojik ayrım yapmaksızın ev içi şiddet mağduru kız ve erkek çocuklar için özel düzenlemeler getirmiştir.

Günümüz Hukukunda Çocuk Hakları

En iyi yerlerde görmek istediğimiz, saçına zarar gelmesinden korktuğumuz çocuklarımızın hukuki düzenlemeler ile güvence altına alınan birçok hakkı bulunmaktadır; Çocuğa yönelik işlenen suçların arttırılmasına dair hükümler, Çocuğun üstün yararının baz alındığı aile hukuku neticeleri, belirli yaş aralıkları ile suçun hukuki neticesini tanımlamayabilen çocuklara yönelik cezai hükümler…

Caydırıcılığı toplum vicdanında aklanmayan cezalar, acı gerçekler, coğrafyada varlığını sürdürüyor olabilir. Ancak hukukun üstünlüğüyle yozlaşmış ahlaki terimlere, örf ve adetlere sığınmayarak hem eğitimi hem de hukukun etkisini dört bir yana yaymak gerekmektedir.

Hukuk, toplum ile buluşabildiği ve anlaşılabildiği ölçüde kurallar bütünü olup varlığını sürdürebilmektedir. Türk hukukunda çocuğun korunduğu temel kanunlarla çocuğun üstün yararı gözetilmiş ve çocuğun toplum içindeki rolünün farkına varılarak hareket edilmiştir. Ancak çocuk hakları özelinde oluşan boşluk 2005 tarihinde yürürlüğe giren  5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile tamamlanmak istenmiştir. Kanunun amacı korunma ihtiyacı olan ve suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Çocuğa soruşturma ve kovuşturma sürecinde duruma uygun özel ilgi gösterilmesi, güvenlik tedbirlerinin daha verimli geçebilmesi adına kabul edilmiştir. Aynı zamanda illerde çocuk mahkemeleri ve çocuk ağır ceza mahkemeleri kurulmuştur. Yürürlük sürecinde çocuklar için sosyal hizmetin de etkisinden faydalanılmıştır. Kanunumuz korunma ihtiyacı olan ve suça sürüklenen çocukların korunması ve haklarının güvence altına alınmasını düzenlemiştir. Koruyucu ve destekleyici tedbirler alarak çocuğun aile ortamında, devlet kurumlarında gerekli eğitimi alması, sosyal hayatının verimi amaçlanmıştır.

Çevremizde basmakalıp cümlelere sıkıştırılmış onlarca çocuk bulunmaktadır. TÜİK tarafından yayınlanan veriler, insanı oldukça etkilemektedir. Oysa hukukun gücü, anne şefkati gibi çocukların haklarını sarıp sakınsa, bizler de toplum olarak uçmayı öğrenen bir kuşun heyecanını aşılasak keşfetseler evrenimizi, öğretmenlerinin ışığıyla parıldasa ufukları ve bir çocuk gülse, ülkemiz atsa üstünden cehaletin karanlığını.

Devletimizin geleceği olan çocuklarımızı koruyabilmek, onların dilinden haklarını inşa etmek adına attığımız adımlara bakıldığında hukuk nosyonundan uzak adımlar olduğu bir kere daha karşımıza çıkıyor. Hukuk, sosyolojik bir yapısı olan ve yüzyıllar boyunca belirli aşamalar geçirerek, tarihsel süreçte ortaya çıkan siyasi olayların toplumda yarattığı etkiyi özümseyerek topluma uygun bir şekilde varlığını sürdürmek zorunda olan yapıdır.

Evet, çocuklar, hukuku, hayatlarında bazen medyada yansıyan davalarda haber sunucularının cümlelerinin arasında bazen tarih kitaplarında bazen büyük büyük devlet adamlarının anlam veremediği söylemlerinin içerisinde duymaktadır fakat bu süslü cümlelerin hiçbirini anlayamamaktadır.

Bizler, adaletin sağlanmasındaki en büyük etken olan hukukçular ve çocukların içerisinde serpildiği toplum olarak; onların masumluğundan faydalanmaya çalışanlara, onların savunmasızlıklarına karşı ifade etmekte zorlandığı belki de anlamlandıramadığı eylemlere karşı korumak ile yükümlüyüz. Elbette, bahsi geçen koruma ve tedbirlerin ışığı da yazıda kalan belli düzenlemelerin içerisinde kaybolmamalıdır. Hukuk öğrencileri sadece düzenleme olarak kalmış ve uygulamaya geçmekte zorlanılan, toplumun içselleştiremediği veya devletin düzenlememekte bunca sonucuna rağmen ısrarcı olduğu durumları derslerde dinlemeye devam edecek olsa da çocukların gözünden onlara yaklaşarak haklarını korumak devletin her bir ferdinin asli görevi olmalıdır.

Yükselen yeni nesille Atatürk’ün izinde ilerleyebilmek ve hukukun üstünlüğünden ayrılmamak ümidi ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!

Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.

Mustafa Kemal Atatürk

ÖZGENÇ İzzet, 2020,Cinsel Suçlar, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 24(1), 257-283

ÇAKIR Gül, 2020, Atatürk Döneminde Türkiye’de Aile Hukuku ve Çocuk Hakları, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,18(1), 349-368

DİRİCAN Rabia, 2018, Tarihi Süreçte Çocukluk ve Çocuk Hakları, Çocuk ve Gelişim Dergisi, 2, 51-62

BAKIRCI Kadriye, 2015, İstanbul Sözleşmesi, Ankara Barosu Dergisi, 4, 133-204

The following two tabs change content below.

Yağmur Beyza Şahin

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi.

Benzer yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir