Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı
Karl Marx ve Max Weber, ekonomik hayatın toplum ve hukuk anlayışı üzerindeki belirleyiciliği ile kapitalizm hakkında bazı noktalarda benzer görüşlere sahip olmakla birlikte, ayrıldıkları kritik noktalar da bulunmaktadır. Bu çalışmada ilk olarak iki düşünürün hukuk anlayışları ayrı ayrı ele alınacak, sonrasında düşünürlerin hukuk anlayışları karşılaştırılarak modern devlet açısından ne anlam ifade ettikleri çözümlenmeye çalışılacaktır.
Genel Olarak Marksist Yaklaşım
Karl Marx’ın hukuk yaklaşımı incelenmeden önce, birbiriyle bağlantılı olması hasebiyle Marksizmin temel yaklaşımının ve bazı kavramların açıklanmasında yarar vardır.
Diğer canlılardan farklı olarak insan, belirli bir amaç doğrultusunda ve aklını kullanmak suretiyle üretim faaliyetinde bulunur. Üretim araçları, bu faaliyet gerçekleştirilirken kullanılan aletler olup, bunların yanına kişisel çabanın yani insan emeğinin katılmasıyla üretim güçleri kavramına ulaşılır. İnsan gerçekleştirdiği üretim faaliyeti vasıtasıyla diğer insanlarla toplumsal ve ekonomik ilişkiler kurmaya çalışır. Bu ilişkilerle üretim güçlerinin bir araya gelmesiyle oluşan bütünsel kavrama ise üretim biçimi denir.
Marksist yaklaşıma göre, yukarıda bahsettiğimiz üretim araçlarına kimin sahip olduğu, üretim sırasında insanların örgütleniş şekli ve üretim faaliyeti sonucunda ortaya çıkan değerin insanlar arasında paylaşılması gibi etmenler sınıf teorisi bağlamında farklı sınıfları meydana getirir. Bu sınıflar, birbirleriyle çatışıp ve mücadele ettikleri ölçüde varlıklarını korurlar. Marx’a göre, sınıflar arasındaki karşıtlıklar nedeniyle ortaya çıkan sınıf mücadelesi ve bir sınıfın üretim araçları açısından sahip olduğu mülkiyet hakkını korumak için diğer sınıfı sürekli sömürüsü gibi etmenler tarih boyunca farklı toplum türlerini doğurmuştur.
Marx’a göre bu toplum türlerinin ilkini ilkel toplum oluşturur. Bu toplum türünde ortaklaşa mülkiyetten kaynaklı olarak sınıf mücadelesinden ve farklı sınıflardan bahsedilemez. Marx’a göre devlet, yalnızca farklı sınıfların olduğu ve bir sınıfın diğer sınıfı sürekli olarak sömürdüğü bir yapıda, sömüren taraf ile birlikte yer alan ve sömüren tarafın egemenliğini korumasını sağlayan bir olgu olarak değerlendirildiğinden; ilkel toplumda devletten bahsedilemez. Toplum türlerinin ikincisini köleci toplum oluşturur. Köleci toplumda köleler ve onlara sahip olanlar olmak üzere birden fazla sınıf mevcut olduğundan, sınıf mücadelesinden ve devletin varlığından bahsedilir. Üçüncü toplum türü olarak karşımıza feodal toplum çıkar. Burada tarımsal üretim açısından emek vermesine rağmen ürettiği değere sahip olmayan serfler ve bunların karşısında tarımsal üretimin yapıldığı arazinin sahibi feodal beyler olmak üzere iki sınıf mevcuttur ve sınıflar arası çatışmadan ve devletten bahsedilebilir.
Dördüncü toplum türü ise kapitalist toplumdur. Burada emeğini pazarlamak durumunda olan proletarya ve onun karşısında burjuvazi sınıfları var olduğundan, sınıflar arası mücadele ve devletin varlığı söz konusudur. Kapitalist toplumu takip eden sosyalist toplumda, proletaryanın, burjuva karşısında gücü eline aldığı ve devletin de sınıfları ve sınıf mücadelelerini kaldırmak amacıyla varlığını sürdürdüğü görülür.
Son olarak kapitalist toplumun temel unsurlarının ortadan kaldırılması ile ilkel topluma benzer şekilde farklı sınıflar ile sınıfsal çatışmaların yer almadığı ve bu nedenle devletin varlığına da gerek duyulmayan komünist toplum söz konusu olacaktır.
Karl Marx’ın Hukuk Anlayışı
Marx, hukuk ile ilgili özel ve bütünlük arz eden bir çalışma yapmamasına rağmen altyapı ve üstyapı kavramları bağlamında bazı saptamalar yapmıştır. Üretim faaliyeti gerçekleştirilirken kullanılan aletler ve kişisel emekten oluşan üretim güçleri ve yine üretim faaliyeti sırasında insanlar arasında doğan üretim ilişkileri, birleşerek daha kapsayıcı bir kavram olan üretim biçimi kavramını oluşturur ve bu kavram altyapıyı ifade eder. Üstyapı ise, sanat, devlet, ahlak, siyaset ve inceleme konumuz olan hukuk gibi üretim faaliyeti içerisinde doğrudan müessir olmayan bazı ögeleri içerisinde barındırır.
Yukarıdaki bölümde sınıf temelli sömürü ilişkisi bağlamında ele alınan toplum türleri açısından, ilkel ve komünist toplum türlerinde birden fazla sınıfın ve karşılıklı çatışma ilişkisinin mevcut olmaması nedeniyle devlete ihtiyaç olmadığından hukuk olgusundan da bahsedilemez. Öte yandan köleci, feodal ve kapitalist toplum türleri bakımından sömüren tarafın menfaatlerine hizmet eden bir devletten ve dolayısıyla hukuk olgusundan bahsedilebilir. Sosyalist toplum türünde ise devlet ve hukuk, farklı sınıfsal yapılanmayı ve bunlar arasındaki çatışma ilişkisini ortadan kaldırmak amacıyla sınırlı olarak varlık göstermektedir.
Max Weber’in Hukuk Anlayışı
Weber’e göre bir olgunun hukuk olarak değerlendirilebilmesi için, güç kullanma salahiyetini elinde bulunduran bir organın varlığı ve toplumu oluşturan insanların bu organın koyduğu kurallara itaat etmesini sağlayacak inanç şarttır.
Weber, kavramsallaştırma bağlamında yardımcı bir araç olan, her zaman ve her yerde aynı sonucu doğurmayan ve kesinlik arz etmeyen ideal tipleştirmeye başvurur. Bu açıdan Weber’e göre, hakimiyet bağlamında üç çeşit otorite söz konusudur. Birincisi, yönetici organın ve onun koyduğu kuralların kutsal olduğu temelinden hareketle geleneksel tiptir. Bahsedilen organa sadakatle itaat ederek karşılığını alanlar idari yapıyı oluşturur. İkincisi, toplumların belirli zamanlarda yaşadığı buhran dönemlerinde kurtarıcı rolünü üstlenen ve insanların bu duygusallıkla lider olarak benimsediği kişiye dayanan karizmatik tiptir. Son olarak kapitalizmin de etkisiyle temelde öngörülebilirliği sağlamak amacıyla akla dayanarak oluşturulmuş yasal düzenlemelere yani hukuka dayanan yasal tip karşımıza çıkar. Bu tipte süregelen kaidelere, hiyerarşiye, kurumsallığa, yaraşırlığa dayanan bürokrasi kavramı karşımıza çıkar.
Weber’e göre sistemsel bir hukuk düzenine erişmede her toplum değişik şekillerde de olsa bazı evrelerden geçmiştir. Dinsel nitelikteki ilk aşamada hukuk, din adamlarının kendi istek ve çıkarları doğrultusunda her an değişmeye müsait kaidelerinden oluşan bir yapıdadır. İnsanların bu duruma doğal olarak tepki göstermeye başladıkları dönemde, kuralların akla dayanarak konulması amacıyla hukuk danışmanlarından faydalanılmış ve bunu takiben de işin uzmanından yardım alınmaya başlanmıştır. Uzmanlar, akla ve mantığa dayanan sistemli ve rasyonel bir hukuk düzenini yaratmışlardır.
Marx ve Weber’in Hukuk Anlayışlarının Karşılaştırılması
İlk olarak Weber, Marksist yaklaşıma göre, güçlü sınıfın kendi çıkarları doğrultusunda karşıtlık ilişkisi içerisinde bulunduğu diğer sınıfı sömürmesiyle aktarılmaya çalışılan toplum türleri anlatımını eleştirmektedir. Çünkü Weber’e göre, toplumların farklılaşmasında ekonomik konular önemini korusa da temel etmen konumunda değildir.
Weber’e göre, Marx’ın görüşlerinde hâkim olan sınıf teorisi bağlamındaki sınıflar arası ekonomik mücadele ve altyapı kavramsallaştırması, hukuk olgusunun yaratılması açısından tek odak noktası değildir. Weber’e göre hukuk; ekonomi ile birlikte kültürel, politik ve fikri bazı sosyal faktörler tarafından şekillendirilir. Bu faktörler bakımından vurgulanması gereken, faktörler arasındaki karşılıklılık olup, bir faktörün diğerlerine karşı üstün konumda olduğu düşünülemez. Zira her faktör, diğerleriyle arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmaksızın varlığını ve önemini korur.
Marx’a göre, devlet hukuk aracılığıyla sömüren tarafın hakimiyetini korumaya çalıştığı için, hukuk güçlü sınıfın ekonomik menfaatleri doğrultusunda varlığını sürdüren bir yapı olarak görülür. Weber’e göre bu tamamıyla kabul edilmez ve hukukun salt bir araç olmadığı, tayin edici sıfatını haiz bir olgu olduğu görüşünden hareketle Marx’ın yaklaşımı eleştirilir.
Weber, Marx’a göre altyapı tarafından biçimlendirildiği düşünülen üstyapı ögelerinin ve özellikle de dinin, altyapı olarak kavramsallaştırılan üretim biçimi ve dolayısıyla devlet ve hukuk kuramları üzerinde tayin edici olduğunu savunur. Özellikle Kalvinizm bağlamında üşengeçlik ve tembelliğin günah ve devamlı çalışmanın bir erdem olarak görülmesi, şatafat ve gösterişin yasak olması gibi faktörler sermayenin birikmesine ve dolayısıyla kapitalizmin yükselişine ön ayak olmuşlardır. Dolayısıyla Marx ve Weber, kapitalizm ile hukuk olgusu arasındaki sıkı bağın varlığı konusunda benzer düşüncelere sahip olmalarına rağmen onun varlık nedenleri ve yükselişiyle ilgili farklı görüşlere sahiplerdir.
Marx ve Weber’in Hukuk Anlayışlarının Modern Devlet İçinde İfade Ettikleri Anlamlar
Marx’a göre, sömüren sınıfın sömürülen sınıf üzerindeki hakimiyetini sürdürmesi için şart olan aygıt devlettir. Varlığı şart olan modern devlet, hukuk aracılığıyla güçlü sınıfın lehine olacak şekilde kurallar ve yaptırımlar öngörür. Dolayısıyla Marx’a göre modern devlet açısından hukuk, ekonomik olarak üstün konumda yer alan burjuvazi tarafından, kendisinin sosyal ve ekonomik üstünlüğü ile emeğini pazarlamak durumunda olan proletaryanın sömürülmesini devam ettirecek biçimde tasavvur edilen hegemonik bir olgudur.
Açıklanan bu nedenlerle Marx hukuk ve devlete olumlu açıdan bakmaz. Marx’a göre, emeğini pazarlamak durumunda olan proletarya zamanla kendisi tarafından üretilmesine rağmen başkasının sahip olduğu değere karşı yabancılaşacak ve isyan edecektir. Bu durumda yukarıda açıkladığımız gibi önce sosyalist toplum türü gündeme gelecek ve buna müteakip farklı sınıfların ortadan kalkması ve sınıf çatışmalarının sona ermesi nedeniyle devlete ve hukuka gerek duyulmayan komünist toplum türü söz konusu olacaktır.
Weber’e göre ise modern toplumda insanlar, akla dayanarak ve menfaatleri doğrultusunda hesaplamalarda bulunarak; hedeflerine varabilmek ve istediği sonuçları elde edebilmek için rasyonel davranışlarda bulunurlar. Weber, modern devlet olgusunu kapitalizm ile bağdaştırarak, yatırımcıların menfaatleri doğrultusunda çeşitli hesaplamalar yaparak, sonuçları daha öngörülebilir bir ortamı tercih edeceklerini düşünür.
Weber’e göre bu ihtiyacı karşılayacak olan; yatırımcılar için önem arz eden bazı temel ekonomik hakları muhafaza eden, herkes için aynı şekilde bağlayıcı olan ve devamlılık arz eden, sistemli ve rasyonel hukuki düzenlemelerdir. Böyle bir ortam, modern devletle bağdaştırılan kapitalizm açısından en uygun ortam olup; zorunlu olarak, bu saptamalar doğrultusunda şekillendirilmiş, yaraşırlığa dayanan modern bürokratik yapıyı da beraberinde getirmiş olur. Aynı zamanda bu ortam Weber’in hakimiyet bağlamındaki üç çeşit otorite tipleştirmesinden yasal tipi ifade etmektedir.
Son olarak, Weber’in ortaya attığı demir kafes yaklaşımına göre bürokratik yapının dayattığı süregelen kaideler nedeniyle insanların hür ve kreatif davranma kabiliyeti hapsedilmektedir. Bu yaklaşım, Marx’ın proletaryanın zaman içerisinde üretmiş olduğu değere yabancılaşmasına dair yaklaşım ile benzer niteliktedir.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:
Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir:
Muhammed Kürşad Özbek (2021) Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı, hukukcukafasi.com/karl-marx-ve-max-weberin-hukuk-anlayisi, (Erişim Tarihi: …).
AKBAŞ, Kasım, Hukuka Marksist Yaklaşım ya da “Marksist Hukuk Kuramı”, https://istanbulhfs.blogspot.com/2014/04/kasm-akbas-hukuka-marksist-yaklasm-ya.html (erişim tarihi 14.05.2020)
IŞIKTAÇ, Yasemin / KOLOŞ, Umut, Hukuk Sosyolojisi, 2. Basım, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2017.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Üyeleri, Hukuk Sosyolojisi Ders Notları, https://istanbulhfs.blogspot.com/2015/05/ (erişim tarihi 14.05.2020)
TOPUZKANAMIŞ, Engin, “Max Weber’de Ekonomi, Hukuk ve Rasyonalite“, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 2012, Cilt: 14, Sayı: 2, (s. 253 – 274)
YÜKSEL, Mehmet / AVŞAR, Zakir / AKBAŞ, Kasım, Hukuk Sosyolojisi, 1. Basım, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2012.
Kürşad
Kürşad (Tümünü gör)
- Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı - 7 Ocak 2021
- İş Hukuku Açısından Coronavirüs - 14 Mart 2020
5 Yorum
[…] Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı […]
[…] Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı […]
[…] Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı […]
[…] Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı […]
[…] Karl Marx ve Max Weber’in Hukuk Anlayışı […]