Hukuk Fetişizmi

hukuk fetişizmi

Gerek ülkemiz gerek dünya gündeminde hukuk devleti ibaresi toplumlar için büyük bir medeniyet göstergesi olarak kabul edilmekte ve hukuk; hükümet, devlet başkanı vs. gibi egemen unsurlara karşı bir eleştiri argümanı olarak sıkça kullanılmaktadır. Toplumların yaşayabilmesi için hukuk olmazsa olmaz kabul edilmekte, kuralların olmadığı bir düzende insanların birbirini öldürdüğü, birbirine haksızlık ettiği bir kargaşanın hâkim olacağı düşünülmektedir. Öyle ki, bireyler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinden devletler arası uluslararası hukuk kurallarına kadar bir düzenin tesis edilebilmesi için hukukun gerekli olduğunu varsayan standart liberal politik teori günümüz toplumlarının hemen hemen hepsinde kabul gören, hâkim olarak kabul edebileceğimiz bir görüştür.

Ülkemiz ve dünya gündeminde bu denli artan ve hâkim olan hukuk fetişizminin ne derece haklı olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Nitekim konuyla ilgili pek çok farklı görüş öğretide tartışılmıştır ve hala tartışılmaktadır. Çalışmamızda maksadımız bu tartışmalara değinerek hukuk fetişizmini farklı yönleriyle ortaya koymak ve konuyla ilgili okuyucularda bir farkındalık oluşturmaktır. Her türlü toplumsal sorunu hukuk eksikliğine bağlayan ve çözümü de yine hukukun tesisinde gören anlayışın haklı olup olmadığını, görüşün temellerini ve karşıt görüşlerin argümanlarını ortaya koymaktır.

Bu maksada ulaşmak için konuyla ilgili terimler kısaca açıklanacak, konunun öğretide ve çeşitli sosyal bilimlerde ele alınış şekilleri incelenecek, konuyla ilgili farklı farklı görüşler tespit edilip bunlar üzerinden tasnif çalışmaları yapılacaktır. Tespit ve tasnif edilen bu görüşler ile hukuk fetişizmi gözler önüne serilecek ve okuyucular tarafından anlaşılır bir hale getirilmeye çalışılacaktır.

Fetişizm Nedir?

Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğe baktığımızda fetişizm kelimesinin iki anlamı çıkmaktadır. Bunlar;

  1. İlkel toplumlarda doğaüstü bir güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesnelere tapınma, tapıncakçılık, putperestlik.
  2. Karşı cinsin giysi vb. şeyleriyle cinsel coşku ve doygunluk sağlama.

Yani bir yandan inanç veya toplum bilimi olarak nitelendirebileceğimiz bir tanımla; herhangi bir şeyin doğa üstü görülmesi ve bununla birlikte tapınılır konuma getirilmesi, öte yandan psikoloji bilimi açısından ele alabileceğimiz cinsel bir dürtüye dair, haz gibi bir tanımı mevcuttur. Fetişizmin örnekleri çokça mevcuttur. Bu noktada siyasi partileri, ideolojileri veya karakterleri taparcasına abartan kitleleri, holiganizm boyutundaki spor kulübü -ekseriyetle futbol- taraftarlarını, bir ünlünün fan club’ı olarak nitelendirilen insan gruplaşmalarını bu hususta örnekler olarak ele alabiliriz. Daha somut bir örnek olarak, tanımımıza çokça uyduğunu düşündüğümüz bir örneği paylaşmak isteriz; Arjantin’in dünyaca ünlü futbol kulübü CA Boca Juniors taraftarlarının çok meşhur bir sözü vardır: ‘’Boca es mi religion, Maradona es mi dios, La Bombonera es mi iglesia’’ Yani; Dinim Boca, Tanrım Maradona (Dünyaca ünlü, tarihin en iyilerinden biri olan eski bir Boca Juniors oyuncusu), Mabedim La Bombonera (Boca Juniors’ın stadı) Görüldüğü üzere Boca Juniors taraftarları kendi ifadeleriyle de bir futbol kulübünü adeta tapınma seviyesinde gördüklerini belirtmektedirler. Öyle ki, Rosario şehrinde binlerce üyesi olan Maradonian isimli bir tarikat dahi kurulmuştur.

Hukuk Nedir?

Bu sorunun cevabı elbette ki net bir şekilde belli değildir. Doktrinde de farklı farklı tanımlamalar olmakla birlikte kelime etimolojik olarak esasen Arapçadan gelir ve hak kelimesinin çoğuludur. Genelde ülkemizde hukuk fakültesi eğitiminde yapılan tanımı ile hukuk; kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen, uyulmadığı takdirde birtakım devlet müeyyidelerine maruz kalınan kurallar bütünüdür. Özünde hukukun amacı adalet tesis etme gayretidir denebilir. Kaynağı, temeli konusunda ise burada değinemeyeceğimiz kadar çokça farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşler öğretide çeşitli sınıflandırmalar ile tasnif edilmiştir.

Hukuk Fetişizminin Tanımı

Bu iki tanım üzerinden Hukuk Fetişizminin ne olduğu, nasıl tanımlanması gerektiği noktasında bir beyin fırtınası yapacak olursak diyebiliriz ki hukuk fetişizmi; toplumsal hayatı – kişiler arası ilişkileri düzenleyen kuralların, bu kurallara uyulmadığı takdirde karşılaşılması muhtemel devlet müeyyidelerinin ve hatta hukukun amaçları olarak nitelendirebileceğimiz adaleti tesis etme arayışı, toplumsal düzeni – güveni – barışı sağlama gibi amaçların dahi fetiş haline geldiği, getirildiği bir durumdur. Bu durum çok farklı noktalarda çok farklı şekillerde karşımıza çıkabilmektedir.

Hukuk Fetişizmi Örnekleri

Hukuk fetişizminin daha iyi kavranabilmesini sağlamak için okuyucuya güncel hayattan somut örneklerler vererek konuyu daha anlaşılır kılmak istemekteyiz. Burada hukuk fetişizmi sadece bir üst tanım olarak düşünülmemeli hukuka dair, hukukun alanına, kapsamına giren eşyalar, vakıalar da hukuk fetişizmi kapsamında değerlendirilmelidir.

Cübbe fetişizmi: Naçizane bu yazıyı kaleme alan yazar olarak yazının tarihinden kısa bir süre önce katıldığımız bir konferansta bir avukat tarafından anlatılan hikâyenin hukuk fetişizmi niteliğinde olduğunu düşünmekteyiz. Bahse konu avukat konferansta anlattığı bir hikâyede, daha önce meşhur dizilere de konu olmuş -anladığımız kadarıyla Kurtlar Vadisi isimli bir dönemin meşhur dizisi kastediliyordu- bir karakterin o dizide de sahnesinin çekildiğini söylediği hikayede; olayın kahramanı söz gelimi bazı suçlardan yargılandığı bir davanın duruşmasında avukatla temsil edilmeyi reddediyordu, mahkemenin tüm ısrarlarına rağmen avukatın gelmesini kabul etmeyen şahıs, en son mahkemenin kesin talimatıyla avukatın kendisinin yanına geldiği sırada avukatın üzerine atlıyor ve bir şekilde el becerileri, çabukluğu ile avukatın cübbesini çıkarıyor ve mahkeme heyetinin bulunduğu yöne doğru atarak ben bunca zaman vatanı savundum, burada kendimi tek başıma savunamayacak mıyım? diyerek tepkisini ortaya koyuyordu. Konferans veren avukat buradaki olayı anlatıp, sanki avukatlığa, mesleğine, mesleğin onuruna, hukuka karşı bir saldırı yapılmış gibi lanse ediyor idi. Kanaatimizce buradaki somut olayda kendince siyasi veya duygusal bir tepki koyan şahıs, bu davranışıyla -yaptığı eyleme katılıp katılmamak işin başka bir boyutu olmakla birlikte- hukuka veya avukatlığa karşı bir kasıt ile zarar vermeye, hakaret etmeye çalışmamaktadır. Burada konferans veren avukatın anlattığı bu hikâye ile adeta bir cübbe fetişizmi yaptığını düşünmekteyiz.

Hukuk bir gün herkese lazım olur nemo est supra leges (hiç kimse hukukun üzerinde değildir) gibi ifadeler de kanaatimizce kullanıldığı yere göre hukuk fetişizmine doğru kaymaktadır. Evet, elbette hukuk herkes içindir ve bir gün herkes hukukun adaletine ihtiyaç duyabilir ancak bu durum hukukun sade – öz yapısı ile mümkündür, bir fetiş olarak abartılmış haliyle değil. Örneğin, avukatlar mesleğin öneminden bahsederken sık sık hukukun herkes için olduğunu bir gün herkesin hukuka ihtiyacının olduğunu vurgulayarak avukatların bu sistem içerisindeki yeri üzerinden mesleği ve hukuku fetiş haline getirebilmektedirler. İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu’nun çok beğenilen meşhur ‘’Biz Avukatız!’’ konuşmasında da kanaatimizce yer yer mesleği ve hukuku fetiş haline getiren ifadeler, düşünceler dile getirilmiştir.

Özellikle siyasette bir politik meşruiyet aracı olarak demokratik seçimlerde alınan oy oranları, sayıları kimi siyasi gruplarca bir fetiş olarak kullanılmaktadır. Siyasi iktidarlar veya onu destekleyen bazı gruplar, demokratik seçimlerce ortaya çıkan sonuçları -ekseriyetle çoğunlukçu demokrasi sonuçlarını- bir hukuki meşruiyet dayanağı olarak göstermektedir. Bu durum elbette bir siyasi meşruiyet oluşturmaktadır lakin, sanki o demokratik sonuç ile elde edilen egemenlik unsuruna dayanılarak gerçekleştirilen faaliyetler sırf demokratik meşruiyet gerekçesiyle eleştirilemezmiş gibi bir tavır ortaya konduğunda bir demokrasi fetişizmi kanaatimizce oluşmaktadır.

Haklı olmak sayısal bir olgu değildir

Niyazi Öktem, Hukuksal Pozitivizm Akım, 1977.

Hukukun Üstünlüğü Kavramı ve Hukuk Fetişizmi

Hukukun üstünlüğü, geleneksel hukuk anlayışındaki tanımıyla yönetenlerin de yönetilenler ile aynı hukuk kurallarına tabi olmasıdır. Ancak özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası değişen, küreselleşmeye başlayan dünyada ortaya çıkan insan hakları, dünya barışı gibi kavramlar, aynı dönemde ve sonrasında artan kapitalizmin ve neoliberalizmin de bu kavramları adeta kendi çıkarları lehine bir pazarlama aracı olarak görmesi, kullanmasıyla birlikte hukukun üstünlüğü ifadesinin tanımı değişikliğe uğramıştır. Yeni tanımında hukukun üstünlüğü; modern dünya devletlerince tanınan hukukun evrensel değerlerinin üstün kılındığı hukuk düzeni haline gelmiştir. Burada gerek eski, geleneksel gerekse de yeni tanımında hukukun üstünlüğü, hukuk fetişizminden ayrılmaktadır. Hukuk fetişizmi daha önce de değindiğimiz üzere hukukun adeta bir tapınma aracı haline gelmesidir. Hukukun üstünlüğü ise esasen hukuk sisteminde koyulan kuralların aciz kalmamasını ifade etmektedir dersek yanlış söylemiş olmayacağımız kanaatindeyiz. Tabii burada dikkatinizi çekmek isteyeceğimiz bir husus, hukukun üstünlüğünün değişen yeni tanımında fetişizme kayabilen, fetiş haline gelmeye müsait bir durumun olmasıdır. Evrensel hukuk ilkeleri hukukun temeline dair tartışmalara da yer yer konu olan varlığı tartışmalı ve öte yandan fetişizme müsait bir durumdur. Bu hususta örnek olarak, Fransız Medeni Kanunu’nun önsözünde; Bütün yasaların kaynağını oluşturan evrensel ve değişmez bir hukuk vardır ki, yeryüzündeki bütün insanları o hukuk, yani akl-ı selim idare eder. denilmektedir. Burada Fransız Medeni Kanun’unda hukukun kaynağına, temeline dair bir felsefi bakış açısı ortaya konmuştur, buna göre bütün kuralların üzerinde bir evrensel hukuk kurallarının yer aldığı görüşü mevcuttur. Doğal hukuk olarak nitelendirebileceğimiz bu tezdeki görüşe katılan pek çok hukuk felsefecisi mevcuttur. Fransız Medeni Kanunu’nun aldığı anlayışa göre akl-ı selim olarak ifade edilen o doğal hukuk kaynağı kanaatimizce yeterince anlaşılır da değildir. Burada kişinin kendi akıl süzgeci veya vicdan terazisi mi kastedildiği yoksa Tanrısal bir yaratıcı üst aklın var olduğunun mu düşünüldüğü anlaşılmamaktadır.

Tabi burada Fransız hukuk sisteminde etkili olan düşünürlerden Jean Jacques Rousseau, John Locke gibi önemli isimlerin doğal hukuk düşüncesinin de önde gelen isimleri olmasının etkili olduğu malum bir gerçekliktir. Cumhuriyet öncesi dönem için ülkemiz topraklarında da benzer bir hukuk anlayışının hâkim olduğunu söylememiz kanaatimizce yanlış olmayacaktır, öyle ki bizde de İslam anlayışıyla bir yaratıcının var olduğu ve O’nun kesin hükümlerine göre düzenin kurulduğu, sistemin işlediği bir yapı anlayışı mevcut idi. Kısaca burada ister dini sebeplerle bir yaratıcıyı ister siyasi sebeplerle bir şahsın hükümlerini ister görünmeyen bir üst aklın varlığını baz alarak bir doğal hukuk temelli hukuk düzeni inşa ettiğinizde kanaatimizce hukuk fetişizmine çok müsait bir ortam imkânı vermektesinizdir. Bunun iyi veya kötü olduğunu iddia etmemekle birlikte yalnızca kişisel görüşümüzü aktarmaktayız. Bugün uluslararası hukuk arenasına baktığımızda da daha çok Batı ideolojisi üzerine inşa edilmiş tanımlarla ortaya çıkan hukuk kurallarının evrensel hukuk kuralları olarak lanse edildiğini, devletlerin bu kurallara uyması için yer yer baskıya maruz kalabildiğini dahi görmekteyiz. Kanaatimizce bu durum bir hukuk fetişizmi örneği olarak ele alınabilecektir.

Hukukun üstünlüğü ile hukuk fetişizmi arasındaki farklılığı yine benzer bir durum üzerinden örneklendirmek isteriz. Bir hukuk düzeninde yorum yapma faaliyet ile kural koyma faaliyeti birbirinden farklı işlerdir. Hukuk uygulayıcısı kanunu uygularken onun ruhuna, mantığına uygun şekilde, muhtevasının dışına çıkmadan somut olayla bağlantısını kurarak yorumlar. Kanun koyucu hata yapmaz, kanunlar mutlak adildir gibi bir anlayışla tamamen pozitivist bir bakış açısı ile sadece kanunun lafzına dair çalışma yapmak da hukuk fetişizminin bir başka boyutu olacaktır. Fakat burada yorum faaliyetinde işin amacından ve muhtevasından sapılması durumunda uygulayıcının artık kendisinin kural koyma faaliyetine kalkıştığını söyleyebiliriz. Nitekim Yargıtay emekli üyesi Sami Selçuk; yorumun etik temeli, metne bağlılıktır demiştir. İşte hukukun üstünlüğü ile hukuk fetişizmi arasındaki bağlantı da buna benzerdir. Hukuk düzeni içerisinde kuralların; herkes için geçerli olmasını, herkese eşit uygulanmasını, aciz kalmamasını istemek ile bu kuralları adeta tapınılacak bir değer haline getirmek farklı şeylerdir, bu durum meselenin özünden, hukukun amaç ve muhtevasından uzaklaşmak olacaktır, tıpkı uygulayıcının kanunu yorumlama faaliyetleri sırasında aşırıya kaçarak kural koymaya doğru yönelmesi gibi.

Hukuk Fetişizmi ve Marksizm

Marksistler, liberal politik teorinin toplumsal düzen için kanunların şart olduğu görüşüne karşı bir tutum içindedirler. Onlara göre hukuk ile medeniyeti ayrılmaz bir bütün olarak görmek bir hukuk fetişizmi örneğidir. Marksistler, hukukun toplumsal bir yapının özü, gerekliliği veya toplumsal bir olayın gerekçesi, sebebi olduğunun iddia edildiği her durumda hukuk fetişizminin var olduğunun söz konusu olduğu görüşünü paylaşmaktadırlar. Hukuk fetişizmi hukukun hayatla olan ilgisine karşı bir inanıştır. Pasukanis’in, Hukuk ve Marksizm adlı eserinde ortaya koyduğu haliyle, toplumsal ilişkiler hukuk tarafından kumanda edilmezler. Balbus, öğrencilerinden sık sık duyduğu şu sözleri hukuk fetişizmi ile bağdaştırır; eğer hukuk kuralları olmasaydı insanlar sürekli sürekli birbirini öldürürdü Balbus’un bizim de katıldığımız görüşüne göre mevzubahis sözdeki görüşte insanlar doğuştan kötü olarak kabul edilmekte ve bu vahşiliğe karşı ancak hukuk kuralları ile mücadele edilebileceği düşünülmektedir. Bu noktada hukukun anarşiye karşı adeta bir karşı koyucu, koruyucu kalkan olarak ifade edilmesi hukuk fetişizminin en net örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sonuç Olarak;

Hukuk, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti gibi kavramlar kuşkusuz toplumsal barış, sosyal adalet gibi kavramlar açısından çok değerlidir. Öte yandan bunların abartıldığı, kusursuz bir üstün olarak hatta tapınılacak bir şey gibi görüldüğü durumlarda hukuk fetişizmi söz konusu olacaktır. Hukuk fetişizmi, kanaatimizce her şeyde olduğu gibi hukuk anlayışında da abartılı yaklaşımın ne kadar yanlış olduğunun göstergesidir. Hukuk yerine göre herkes için lazımdır veya lazım olacaktır, ancak en saf, en sıradan, sade ve öz haliyle lazımdır. Fetiş halini almış bir hukuk kendi işlevinden de uzaklaşacaktır. Fetiş halini alan bir hukuk, uygulayıcısının da duygusal bir tavra bürünerek vakıanın gerçekliklerinden kopabilmesine sebep olabilecektir -örneğin; kadın, çocuk, engelli bireyler gibi dezavantajlı grupların taraf olduğu davalar.

Yazının sonunu, çalışma esnasında yazıya alıp almama konusunda kararsız kaldığımız bir hususun değerlendirmesini okuyucuya bırakarak bitirmek istiyoruz. 1982 Anayasasının Başlangıç bölümü çokça hamasi söylemler içeren duygusal bir metindir. Hukukun uygulanmasında çok önemli bir yere sahip olan bu metnin bu derece duygusal ifadeler içermesi bir hukuk fetişizmi midir? Bu hususta Anayasanın başlangıç bölümünün son iki fıkralık kısmını ekleyip yorumu okuyucuya bırakıyoruz.

Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk

Milleti tarafından, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir:

Bu makaleye şu şekilde atıf yapılması önerilir:

M. Berker Erkan (2022) Hukuk Fetişizmi, hukukcukafasi.com/hukuk-fetisizmi, (Erişim Tarihi: …)


ATAY Ender Ethem, Hukuk Başlangıcı, 3. Baskı, Ankara, Eylül 2016

COLLINS Hugh, Marksizm ve Hukuk, 2. Baskı, Ankara, 2016

GÜLGEÇ Yahya Berkol. (2019). Hukuk Teorilerinde Yargı ve Hukuk Uygulayıcısı Fetişizmi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 21, Sayı: 2

KOLOŞ Umut, Hukuka Bakışta Başka Bir Boyut: Hukuk Fetişizmi, HFSA

MELKEVİK Bjarne  Marx Ve Hukuk Görüşü Hakkında: Özneler-Arasılık, Maddilik, Normatiflik Public and Private International Law Bulletin, Volume: 37, Issue: 2, 911–924. (Çeviri: Barkın Asal)

sporx.com/dinim-boca-tanrim-maradona-SXHBQ131110SXQ

onceilkecag.org/istanbul-barosu-baskani-avukat-mehmet-durakoglu-ankara-konusmasi

The following two tabs change content below.

M. Berker Erkan

AHBVÜ Gazi Hukuk Fakültesi öğrencisi. mberkererkan@hukukcukafasi.com

M. Berker Erkan (Tümünü gör)

Benzer yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir